Kadim İlim ve Bilim: KAYIP GELİŞMİŞ YÜKSEK TEKNOLOJİNİN KALINTILARI ÜZERİNDE YAŞAMAK

Uzunca bir aradan sonra tekrar herkese merhaba.

Bugünkü yazımda, modern insanoğlunun bir şekilde sürekli olarak etrafinda gördüğü, duyduğu, tanık olduğu ancak tarih sahnesinde tam olarak konumlandıramadığı bir konuya değinmek istiyorum.

Günümüz modern arkeolijisine baktığımızda taş çağlarını Paleolitik, Mezolitik ve Neolitik dönem olarak görmekteyiz. Modern arkeoloji bilimine girmiş olan bu 3 çağı anlamak icin Wikipedia`ya baktığımızda aşağıdaki bilgileri görürüz;

Kaba Taş Devri, Yontma Taş Devri veya bilimsel adıyla Paleolitik Çağ olarak tanımlanan Eski Taş Çağı günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce başlamış ve 12.000 yıl önce son bulmuştur. Ancak verilen bu tarihlerin dünya geneli içinde geçerli olduğunu ve yerel olarak değişmeye açık bulunduğunu da belirtmek gerekir. İnsanlık tarihinin %99'u gibi çok büyük bir bölümünü kapsayan bu çağ, aynı zamanda ilk insan atalarının ortaya çıkışı ve ilk aletlerin üretimi yoluyla insanın kavrama yeteneği ve temsil etmesiyle de söz konusu tarihin gelişimi içinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Kisacasi bu cagda insanlik henuz cok ilkel olarak tasvir edilmistir. Kaba taslarla bir sekilde aletler yaparak bunlarla avlanir ve yasamini surdurur deniliyor ve bu evreye ek bilgi olarak da; Homo Neanderthal'lerin yerini modern insanın atası sayılan Homo sapiens'ler aldigi söylenir.

Orta Taş Çağı, Orta Taş Devri veya Mezolitik dönem, M.Ö. 22.000-10.000. Paleolitik ve Neolitik arası bir geçiş dönemidir. Taştan aletler daha çeşitlidir. Köpek ilk evcil hayvan olarak görülür. Gıda birikimine de başlanır. Mağara resimleriyle ilk resim sanatı ortaya çıkmıştır.

Cilalı Taş Devri veya bilimsel adıyla Neolitik Çağ (Yeni Taş Çağı), tarih öncesi çağlardan biridir. Bu dönemde (MÖ 8000-5500) önceki devirlere göre daha sert ve daha düzgün taş aletler yapılmıştır. Topraktan veya kilden yapılan kaplar ateşte pişirilmiş, bunun sonucunda seramik sanatı başlamıştır. Bu devirdeki insanlar bilgi ve teknikte önceki dönemlere göre oldukça ileri bir düzeye çıkmışlardır. Kemik ve taştan daha kullanışlı aletler yapılmıştır. İnsanların yerleşik düzene geçmesi de bu dönemde meydana gelmiştir. Birbirine yakın aileler topluca bir yerde oturarak köyleri meydana getirmişlerdir. Böylece tarihteki ilk köyler kurulmuştur. Ayrıca insanlar tahıl üretimine de başlamış, hayvanlar evcilleştirilmiş, insanlar tüketicilikten üretici duruma geçmişlerdir. İlk defa ticaret başlamıştır.

Bu çağlarla ilgili daha pek cok bilgi eklenebilir tabii ki ancak bugünkü yazımızın konusu bu çağlar olmadıgı icin sadece genel bilgi olarak gecmek istedim.

Bügünkü konumuz; bu 3 çağdan da cok daha önce yasanmıs olan, tarih aralığını ve ne zaman basladığını bilmediğimiz, dunyanın her yerinde kalıntılara sahip olan ve tanıklarının tam olarak kimler olduğunu bilmediğimiz MEGALITIK Çağ, yani diğer bir deyisle DEV TAS Çağı.

Megalit bir yapı veya anıt oluşturmak amacıyla kullanılan büyük bir taştır. Bu yapılar bir veya birkaç megalitten oluşabilir. Megalitik sıfatı bu tür taşlardan yapılmış anlamını taşır, taşlar harçla değil birbirlerine geçmeli olarak bir arada dururlar. Sözcük, Yunanca μέγας megas (büyük) ve λίθος lithos (taş) sözcüklerinden türetilmiştir.

Megalitler başlıca iki grupta toplanabilir: Dayanak gerektirmeden ayakta duran taşlar; bunlar yalnızken menhir, bir doğru veya daire şeklinde dizilirse "Cromlech" (Kromlek) adını alırlar.

Paralel düzenlenmiş bir döşemeyi taşıyan taşlardan meydana getirilen odalara dolmen denir, bunlar mezar odalarıdır. Bu mezar odalarının üstü toprakla örtülürse, ortaya çıkan tepeciklere tümülüs veya höyük adı verilir.

Günümüzde megalit yapılara örnek olarak en meshur olanlarını Ingiltere`deki StoneHenge, Fransadaki Karnak bölgesi, Iskocya`da Callanish tasları, Paskalya adasındaki dev insan heykelleri, Lubnandaki Baalbek bölgesi seklinde görmek mümkündür. Aslinda Göbeklitepe`ye baktıgımızda da, T seklindeki dev sutunları da bu siniflandirmaya sokmak mümkündür. Bu megalitlere baktıgımızda, yapıların dev oldugu aşikardır ancak cok hassas bir işleme yöntemi görmemekteyiz. Taslar daha cok kabaca oyulmustur. Ancak boyutlara baktigimizda, o dönem insaninin nasil bir aletle bunlari oymus olabilecegi konusunda mantıklı bir acıklama bulmak da mümkün degildir. En son kesiflerimden birisi olan Cin`deki Yangshan Tas Ocagı da cok carpıcı bir örnektir. Taslar cok devasa boyutlarda islenmis ve boyutları, normal bir insanın isleme ve islenen tası bir yerden baska bir yere tasıma kabiliyetinden cok daha yüksek görünmektedir.

Bu görselleri dünya genelinde daha da artirmak mümkündür. Özellikle Stonehenge, Callanish ve Karnak bölgesinde yapilar M.Ö. 5000 ila 3500 yillari arasina tarihlense de bunlarla ilgili kesin kanit elde edilememistir. Zaten diger yapilar ile ilgili henuz bir tarihlendirme yada kimlerin nasil yaptigi ile ilgili de modern Arkeolijinin sundugu bir bilgi bulunmamaktadir.

Bu paylastigim megalit yapilarin cogunda sofistike yani ince islenmis bir mimari görmüyoruz ancak öyle yapilar var ki, onlarin o dönemde nasil islendigini anlamak, birbirlerine muazzam bir mühendislikle gecisini tarif etmek gercekten zordur. Bunlara verilebilecek ilk örnek sanirim Perudaki megalit yapilardir.

Peru bölgesindeki bu görselleri artirmak mümkündür.

Asagidaki görsel de yine Peru da bulunan Machu Pichu bölgesindendir. Bu görseldeki en dikkat cekici konu ise altta bulunan dev oyulmus taslarin birbirine muazzam gecisi ve ust tabakaya cikildikca da taslarin hem oyulma hem de yerlestirilme seklinin ilkellestigidir. Ust katmanin Inkalar tarafindan yapildigi kesindir ancak alt tabaka ile ilgili olarak kimlerin, ne sekilde insa ettikleri bir muammadir.

Birbirini takip eden iki farkli medeniyet izlerini ulkemizdeki Hattusa bölgesinde de görmek mumkundur.

Asagidaki görselde de görulecegi gibi, birbirine neredeyse mükemmel geometrik ölcülerde gecis yapmis yapilari görebiliriz.

Bu diger görselde de, aslanli kapinin solundaki tas yapilarin cok daha büyük ve ince islenerek birbirine gecis yaptigi ve kapinin sagindaki tas yapilarin ise cok daha kucuk ve kaba islenerek ust uste konuldugunu görebilmekteyiz.

Asagidaki diger görsellerde de yine ayni bölgede granit bloklar uzerinde kesici ve delici aletlerden kalma izleri ve acilmis delikleri rahatlikla görebilmekteyiz.

Bu yazida henuz bahsini acmadigim ama aslinda Megalit yapilara verilecek en guzel örneklerden birisi de tabii ki Misir bölgesidir. Her ne kadar modern arkeoloji bulunan tum yapilari Firavunlar hanedanlik dönemine baglamis olsa da, zannimca oradaki yapilarin pek cogu cok daha önceki dönemlere ve medeniyete tarihlenmektedir. O bölgede de cok fazla antik dönemin kayip yuksek teknolojisini yapilar uzerinde görebilmekteyiz.

Bunun disinda Bosna`da Samir Osmanagich`in yillardir arastirmasini surdurdugu ancak klasik Arkeoloji tarafindan henuz kabul görmemis olan Bosna Piramitleri de dikkate degerdir.

Son dönemlerde kesfettigim ve beni cok etkileyen Gornaya Shoria bölgesinden de bahsetmeden gecemeyecegim. Rusyanin Guney Sibirya bölgesindeki daglik bölgede bulunan bu yapilar gercekten cok ilginctir. Ebat olarak, su ana kadar dunyada görulmus olan en buyuk megalit yapilar diyebiliriz. Bu yapilar ilgili ilk ciddi arastirmayi Rus Jeolog Georgy Sidorov yapmistir. Kendisinin anlatimina göre, bölgeye ilk gittiginde saskinlik icinde kalmistir. Dev tas bloklarin yanindaki agaclar adeta bir yosun gibi durmaktadir. Asagida paylasacagim görsellerde de göreceginiz gibi bu yapilar hic de dogal görunmemektedir. Birbiri uzerine kondurulmus dev tas bloklar Sibiryanin ormanlarinin icinde adeta gövde gösterisi yapmaktadir. Rus amatör arastirmacilarin cekmis oldugu drone kamera göruntulerinde de bu yapi sanki birseyden saklanmak, kendisini korumak icin yapilmis bir duvari ifade eder ve cok kadim bir dönemde bu yapilar sanki plazmik bir silah ile darbe almis ve belli kisimlari yikilmistir. Bölge enerjisi o kadar ilginctir ki, taslarin uzerinde su anda bile agaclar ayakta durabilmektedir.

Asagida da göreceginiz gibi, bölgenin kesfi henuz cok yeni oldugu icin, olabildigince görsel paylasmak istedim. Bu bölge ile ilgili tum arastirmalarim sonucunda henuz Batili bir arastirmacinin bölgeye intikal edip arastirma yaptigini maalesef göremedim. Bu bakimdan ulasabildigim tum belgeler Rusca olarak literaturde bulunmaktadir. Umariz zamanla bölgeye cok daha fazla arastirmaci yönelir ve bu devasa yapilarin en azindan hangi zaman araliginda yapildigi ile ilgili bilgilere ulasabiliriz. Görsellerde insan boyutlarinin bu devasa yapilarin yaninda adeta bir böcek gibi kaldigini kendiniz de göreceksiniz.

Bu bölge henüz yeni oldugu icin pek cok amatör arastirmaci ilgili kaynaklara kolay erisemeyecektir diye tahmin ediyorum. Bu bakimdan yazimin sonuna özellikle bu bölge ile ilgili ulasabildigim tum youtube linklerini ekleyecegim.

Paylasmis oldugum kisa bilgiler ve görsellerde de goruldugu uzere, dunya uzerinde yapilmis olan bu devasa yapilar gercekten cok ilginctir ve aciklanmaya muhtactir. Maalesef klasik Arkeoloji bu bölgelere odaklanmadigi icin, su an icin tum arastirmalar ALTERNATIF ARASTIRMACILAR tarafindan gerceklesmekte ve bizlere sunulmaktadir.

Bu konularda takip etmenizi tavsiye edebilecegim kisiler arasinda ilk siraya Brien Foerster`i koyabilirim. Kendisi özellikle Latin Amerikadaki megalitler konususunda youtube kanalinda cok guzel yayinlar yapmaktadir ve konuya iliskin kitaplar da yazmistir. Onun disinda megalithomania.co.uk web sayfasi ve youtube kanali kesinlikle takip edilmelidir. Hugh Newman`in yurutmus oldugu arastirmalar takdiye sayandir. Tabii ki Andrew Collins ve Graham Hancock`u da es gecemeyiz. Amerika`dan da Jim Vieira önemli arastirmacilardan birisidir.

Bu saymis oldugum arastirmacilarin megalitler disinda, dunya uzerinde bulunan Uzun Kafatasli Insansilar ve Devler uzerine de arastirmalari bulunmaktadir. Bu konu, baska bir yazıda ele alinacak kadar detayli ve aciklamaya muhtac bir konudur.

Kisaca bu konuda kendi yorumumu yapacak olursam; uzerinde yasadıgımız bu gezegen, bilinenin aksine pek cok sırrı uzerinde saklamakta ve acıklanmaya muhtac pek cok bilgiyi de barındırmaktadır.

Umarız birgun bilim anlamında da tum dogmaların yıkıldıgı, engellerin kalktıgı ve dunya uzerinde gecmise dair bulunan her kanıtın insanliktan saklanmadan, objektifce herkesle paylasıldıgı ve mumkun oldugunca seffaf bilimin yapıldıgı gunleri göruruz.

Ve bu yazımı Abraham Lincoln`un sözlerinden alıntı ile bitirmek isterim.

"Kolomb bu kıtayı ilk aradığında - İsa Çarmıhta acı çektiğinde - Musa İsrail'i Kızıldeniz'den geçirdiğinde - hatta Adem Yaratıcısının elinden ilk geldiğinde bile, - O zaman şimdi olduğu gibi, Niagara burada kükrüyordu. Kemikleri Amerika Höyüklerini dolduran soyu tükenmiş dev türleri, şimdi bizim yaptığımız gibi Niagara'ya baktı."

Ingilizcesi:

"When Columbus first sought this continent — when Christ suffered on the Cross — when Moses led Israel through the Red Sea — nay even when Adam first came from the hand of his Maker, — then as now, Niagara was roaring here. The eyes of that species of extinct giants whose bones fill the Mounds of America, have gazed on Niagara as ours do now."

Gornaya Shoria bölgesine dair faydali youtube linkleri:

https://www.youtube.com/watch?v=upKOjZYzGAQ&list=WL&index=11

https://www.youtube.com/watch?v=66NNTfql-vs&list=WL&index=2&t=3s

https://www.youtube.com/watch?v=SXeuTK2fhwI&list=WL&index=3&t=290s

https://www.youtube.com/watch?v=HnN8fG4w1rg&list=WL&index=4&t=169s

https://www.youtube.com/watch?v=2HCCNKB4W8Y&list=WL&index=5&t=1276s

https://www.youtube.com/watch?v=7FrlNaot-aE&list=WL&index=6&t=822s

https://www.youtube.com/watch?v=4HlpZveHubQ&list=WL&index=7&t=1034s

https://www.youtube.com/watch?v=ql-PaoeUO3U&list=WL&index=9&t=621s

https://www.youtube.com/watch?v=5A-29OPFb_4&list=WL&index=10&t=3137s

https://www.youtube.com/watch?v=DJNM1Ywhnw4&list=WL&index=12&t=305s

https://www.youtube.com/watch?v=DJNM1Ywhnw4&list=WL&index=12