14 Ekim 2016 Cuma

Bilinmeyen Fenikeliler (Phoenicians)


Dünya tarihinde baktığımızda her zaman çok önemli dönüm noktaları olduğunu görürüz ve bu dönüm noktalarının etkisiyle dünya tarihinin tüm akışı değişmiştir. 

Bu dönüm noktalarından biri de; insanlığın çivi yazısı ve hiyeroglif yazı tipini bırakıp çok daha basit sembollerle yani harflerle anlaşmaya geçtiği dönemdir. 

M.Ö. 3000 lere doğru geriye gidersek, şu anki Lübnan'ın olduğu bölgede şekillenen yepyeni bir medeniyet tipi görülmektedir. Bu medeniyetin en etkin olduğu konu deniz ticaretidir. Önceleri sadece kendi ülkelerinin kıyı şeridinde başlayan ticaret zamanla tüm Akdeniz kıyılarına yayılmıştır. Bu geniş ticaret alanı yüzünden değişik medeniyetlerle kontağa geçmenin zorunluluğu sonucunda onlarla çok daha kolay bir şekilde anlaşabilmek için yepyeni bir yazı dili geliştirme ihtiyacı ortaya çıkmıştır ve bu yeni gereksinimi hayata geçiren kavim de Fenikeliler olmuştur. Şu an baktığımızda, Avrupa'da kullanılan dillerin kökeni her ne kadar Latince yada Grekçeye bağlanılmaya çalışılsa da aslında bu dillerin kökeni de Fenike dili diyebiliriz. 








Fenikelilere kavim ismini veren Yunanlılar olmuştur ve Fenikeliler ismini ilk olarak Yunanlı tarihçi Herodot kullanmıştır. Fenikelilerin kendi dillerinde kendilerine ne ad verdiği tam olarak bilinmemektedir. Kendilerini Kenaniler adıyla zikrettikleri sanılmaktadır. Kenani adı bazı araştırmacılara göre Hurrice olan bir sözcük iken bazı araştırmacılara göre de Samice bir sözcüktür ve kırmızı anlamına gelen Kenanigi'den gelmektedir. Fenikeliler adı da benzer bir şekilde Yunancada 'kızıl insanlar' anlamına gelen Phonikes kelimesinden gelmektedir. Kısaca bu etnik topluluğa Helenler Fenikeliler adını verirken Doğu kavimleri Kenaniler adını kullanmıştır. (Bu isimlendirme Eski Ahitte de geçmektedir)

Bu arada klasik kaynaklarda geçmeyen ancak günümüzde sürekli kullandığımız bazı kelimeler, direk olarak bu kültürden gelmektedir diyebiliriz. Örneğin finance(finans)kelimesinin kökeni Fenikelilere uzanmaktadır. Bunun dışında İngilizce’deki phony(düzenbaz) ,  fanatik gibi kelimeleri de etimolojik olarak bu bağlamda görebiliriz.

Yine klasik kaynaklarda pek geçmeyen ancak tarihin içinden gelme bir realite vardır. Venedikliler bilindiği üzere deniz ticareti ile uğraşan bir topluluktur ve bu ismin İngilizcesine baktığımızda karşımıza Venetians çıkar. Fenikelilerin de İngilizce karşılığı Phoenicians’tır. Telafuz ve etimolojik olarak birbirine bu kadar yakın olmaları, bu iki topluluğun kültürel bağının da olabileceğinin en büyük kanıtıdır.

Çok ilginçtir ki, Batı Medeniyetine baktığımızda kendi kültürlerini Antik Yunan’a bağlama, dillerini de Latince’den gelme şeklinde görme çabası vardır ama nedense hiç kimse Latincenin kökenini sorgulamak yada ifşa etmek gibi bir çalışmaya girmek istemez. Aslında büyük olasılıkla bunun tarihi nedeni; Fenikeliler ile Roma İmparatorluğu'nun tarih içerisinde karşılıklı verdiği büyük savaşlardan kaynaklanıyor olabilir.

Her ne kadar uzun yıllar süren savaşlar sonrasında şu an karşımızda bir Fenike topluluğu yok gibi görülse de, aslında özelikle asil, burjuva kanadının Avrupa’ya nüfuz edip, paralarının gücünü de kullanarak Kraliyet ailelerinin içine sızmış olmaları çok büyük ihtimal dahilindedir. Çünkü buna benzer örneği Mısır Hanedanlığı için de söyleyebiliriz. Eski Mısır dediğimiz kadim uygarlık yok olmuş gibi görülse de, bu kültürün ismi Avrupa’da halen yaşatılmaktadır. Örneğin Paris şehri. Aslında bu isim Per Isis’ten gelmektedir. Yani “Isis için”  olarak tercüme edebiliriz.

Bunun dışında Switzerland yani İsviçre ülkesi. Swiss, Suisse, Schwiiz, Svizzera ya da La seureIsis(Suisse) Sister of Isis(Swiss) ‘ ın kısaltılmış halidir. Bu tip bir isimlendirmenin 13ncü yy da Tapınakçıların, Avrupa içinde İsviçre’yi bir karargah olarak görmesi ve Orta Doğu ile Mısır’da edindikleri ezoterik öğreti ve sembolizma dilini bu ülkeye taşımaları şeklinde yorumlayabiliriz. 

Aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi, Tapınakçı Haçının aslında 2 boyutlu şekilde bir piramidin açılmış hali olduğu görülmektedir. Aynı sembolizma gerek Vatikan'a gerekse de Nazi subaylarının üniformalarına da nüfuz etmiştir. 




Bir başka örnek de Süveyş kanalına verilebilir. Kanalın İngilizce ismi Suez’tir ve tersten okunduğunda Zeus olarak karşımıza çıkar.



Tarih boyunca asaletin ve aristokrasinin rengi olarak kabul edilen bir renk vardır. O da "Tyrian Moru"  olarak kabul edilir.  Bu kırmızımsı mor rengin kralların, soyluların ve din adamlarının üstünden hiç eksik olmadığı söylenir.

Peki ama "Tyrian Moru"  na bu kadar atfedilmesinin nedeni ne olabilir?

Günümüzde kullanılan sentetik boyalar keşfedilmeden önce bazı renkleri elde etmek son derece zor bir işti. Özellikler de bu "Tyrian Moru".  Bu kırmızımsı mor renk kabuklu deniz canlılarından elde ediliyordu.

Bu renkten 28.5 gram elde edebilmek için yaklaşık olarak 250,000 kabuklu deniz hayvanının avlanması gerekiyordu. Keşke bununla bitseydi. Sonra bu deniz canlılarının(salyangoz) tek tek ayıklanması gerekiyordu. Ardından uygulanan kaynatma işi ve diğer işlemler. Hepsi müthiş zaman alan işlemlerdi ve işlemler sırasında çok kötü bir koku çıkıyordu . Antik dönemin seyyahları bu kötü kokuyu tiksinerek anlatmışlardır. Denizden şehre yaklaşırken gelen kokudan burunları sızlayarak bahsetmişlerdir.





Tüm bu zahmetli sürece kim neden katlansın ki diye düşünüyor olabilirsiniz.

Bu zorlu süreç sonunda, Tyrian morunun fiyatı da inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Ağırlığınca altından bile daha değerliydi gramla satılan kırmızımsı mor.

Bir kez Tyrian moru ile boyanmış kumaşın bir daha solmayacağı anlatılırdı. Bu yüzden yüksek bir bedeli ödemeye değdiği söylenirdi.

Sadece çok varlıklıların gücü yetiyordu bu renkle boyanmış kumaşlar almaya. Mısır ve Pers hükümdarları, Roma senatörleri, orta çağ kralları, prensler, kardinaller...



Bu altın yumurtlayan tavuğun başında Fenikeliler vardı. Doğu Akdeniz sahillerine, bugünkü Lübnan ve Suriye topraklarında yaşayan Fenikeliler, denizcilikte başarılı ve ticaretle uğraşan bir Orta doğu halkıydı. En değerli ihraç ürünleri de kırmızımsı mor renge boyadıkları kumaşlardı. 




Ayrıca bu mor renge, günümüzde de hala Vatikan tarafından verilen önem büyüktür ve bunun da en önemli sebebinin tarihin içinde yaşanan olaylar ve geçmişten bugüne uzanan Orta Doğu münasebetleri olduğu da görülmektedir.




Kısaca özetlemek gerekirse; tarih içindeki medeniyetlerin , özelikle coğrafi konum olarak birbirine yakın olanların etkileri her zaman olmuş ve olmaya devam edecektir. Ancak buradaki en sıkıntılı nokta şu ki; tarih her zaman gücü elinde bulunduranlar tarafından yazıldığı için, bazen hakikatlere ulaşmamız çaba ve zamanımızı alabilir. Ancak bu uğurda hiçbir zaman vazgeçmeden doğru ve kesin bilgiyi elde etmek için çabamızı sürdürmeliyiz. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder