18 Ekim 2016 Salı

ZAMAN YOLCUSU ZÜLKARNEYN (Dhul-Qarnayn)

Dünya tarihine şöyle bir göz attığımızda mitolojilerde, destanlarda, tarihi vakalarda karşımıza bir çok kahraman çıkmaktadır ve bu kahramanlar dönemin yazarlarınca ya da dilden dile halk arasındaki söylenceler yoluyla günümüze kadar taşınmıştır.

İşte bu kahramanların en göze çarpanını ve belki de dünya hayatının uzamasını sağlayan bir gizli kahramanı kaleme almak istiyorum.  Zaman yolcusu, iki bağın sahibi, çift boynuzlu “Zülkarneyn”.

Zülkarneyn kelimesi Arapçadır. Zü, tanımlık (e)l ve karneyn kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Zü, sahip ve mâlik demektir. Karn ise boynuz, perçem, tepe, zaman, güneş anlamlarına gelir. Karneyn, karn'ın tesniyesi yani iki tanesi demektir. Buna göre Zülkarneyn kelimesi iki boynuz sahibi şeklinde tercüme edilir.

Zülkarneyn karakterini, kelime anlamının "çift boynuz sahibi" olması nedeniyle (çift boynuzlu miğfer takan) Büyük İskender'e veya Ebu'l Kelam Azad, Muhammed Hüseyin Tabatabaî ve Nasir Mekarim Şirâzî gibi tefsir âlimleri tarafından ve bazı Hıristiyanlarca Büyük Kiros'a atfedilir.

Kuran-ı Kerim'de  Kehf Suresi'nin Orhun Yazıtları ile olan bazı benzerliklerine dayanarak da Zülkarneyn'in Bilge Kağan veya antik çağda yaşamış bir başka Türk komutan veya Oğuz Kağan olduğu da iddia edilmiştir.

Tabi bu iddiaları öne süren o dönemin araştırmacılarının temel yaptığı hata; Zülkarneyn’i  objektif olarak dünyada bıraktığı izler vasıtasıyla aramak yerine, kendilerinin yakıştırdığı tarihi şahsiyetlerin içinde onu aramayı yeğlemeleridir. Esasında dünya mitolojileri, tarihsel, dinsel vakalar ya da etimolojik bağlantılar düzgün bir yolla takip edilirse, aslında bu kahramanın, belki de şimdiye kadar atfedilen karakterlerin hiç biri olmayabileceği gayet açık görülecektir.

Peki kimdir bu Zülkarneyn? Neden dünya tarihi içinde bu kadar önemli bir şahsiyettir ve neleri yapmak için görevlendirilmiştir? Şimdi bu sorulara Kuran-ı Kerim’de bulunan Kehf Suresinden yanıtlar aramaya çalışalım. Çünkü bu kahramanla ilgili elimizde en net ve açık bilgi Kuran-ı Kerim’de verilmektedir ve 83ncü ayetten başlayarak 110ncu yani son ayete kadar sürmektedir.

Bu ayetlerde anlatılana göre Allah Zülkerneyn'e bir mekkene vermiştir. İktidar sahibi yapmıştır, her şeye ulaşması için bir “sebep” vermiştir. Ardından Zülkarneyn ilk olarak güneşin battığı yere doğru yola çıkar. Orada güneşi sanki kara balçıkta batar gibi bulur. Orada bir kavim bulur. Allah tarafından oradaki kavmi eğer isterse cezalandırma isterse de haklarında iyi davranma yetkisi verilir. Sonra Zülkarneyn bir yol daha tutar. İki dağ arasına ulaştığında hiç sözden anlamayan bir kavim bulur. Oradaki kavim Zülkarneyn’den Yecüc ve Mecüc isimli zorba varlıklara karşı onlara yardım etmesini ister. Zülkarneyn de demir ve bakırı kullanarak bu varlıklarla o kavim arasına set çeker. Kuran-ı Kerim'deki  Zülkarneyn anlatımı özü itibariyle bu şekildedir.

Klasik görüş ile ilerleyen tefsirciler, din adamları bu vakaları hep yer yüzünde daha önce yaşamış olan ve  yukarıda belirttiğimiz bu kahramanlardan biri ile eşleştirmeye çalışmışlardır.

Günümüzde bu klasik görüşün dışına çıkarak, bu gizli kahraman Zülkarneyn’in aslında tüm olaylarının dünya dışında gezegenler arası bir boyutta gerçekleşebileceğini, Zülkarneyn’in bir zaman yolcusu olabileceğini ve Yecüc ile Mecüc’ü set çekerek engelleme vakasının yine dünya dışında başka bir gezegende olabileceğini ilk söyleyen araştırmacı İskender Türe’dir ve bu konu ile ilgili de yazdığı bir kitabı mevcuttur. Yine İskender Türe’nin bu teorilerinden yola çıkarak olaya yaklaşan, çoğu noktada onunla paralellik gösteren ancak Yecüc ile Mecüc’e settin dünya dışında değil de dünya içinde yapılan bir işlemle gerçekleştiğini söyleyen bir diğer araştırmacı ise Serhat Ahmet Tan’dır.  Bence günümüzde bu önemli kahraman ve başından geçen olayları bu tip farklı yaklaşımlarla irdeleyebilmek çok önemlidir. Bu konuda ufkumuzu açtıkları için her iki araştırmacıya da teşekkürü bir borç bilirim.

Bu iki araştırmacımızın dışında bu tarihi kahraman ve yaşadığı olaylara önce mitolojiler, ardından dünya üzerindeki etimolojik izler, yakın geçmişte gizli örgütlerin kullandığı sembol ve isimler ve yine günümüz biliminde kullanılan sembolizma ve isimler yardımıyla yaklaşan kişi de Anatula kitabının yazarı, değerli büyüğüm Olgun Aydoğu olmuştur. Şimdi Olgun Bey’in de affına sığınarak onun sürdüğü izleri takip edelim.

Latin Amerika Mitolojisi ve Toltekler;
Şu an Latin Amerika’da yer alan Meksika’nın efsanelerine baktığımızda, Toltekler döneminden kalma Quetzalkoatl isimli bir kahraman görmekteyiz. Bu kahraman, yöre halkının efsanelerine göre o bölgeye güneşin doğduğu yerden gelmiştir. Buradaki insanlara bilgiyi öğretmiştir. Bir süre orada kaldıktan sonra ayrılmıştır. Tolteklerin o dönemdeki başkentlerinin ismine baktığımızda karşımıza “Tula” çıkar. Anlamı Akdağdır ve Quetzalkoatl’ın geldiği yer manasındadır. Ayrıca kendilerinin de geçmişte oradan geldiğini ileri sürerler. Şu an günümüzde Greenland’e baktığımızda Amerika’nın Thule Air Base isimli hava üssü bulunmaktadır. Bunun dışında Antartika’da da Tula Sıradağları yer almaktadır. Bu yerlilerin başkentleri ile bu yerlerin isim benzerliği şaşırtıcıdır.


                                                                   



Yunan Mitolojisi ve Apollon;
Yunan mitolojisine baktığımızda Zeus’un Leda’dan oğlu olan Apollon’un kuzey rüzgarlarının olduğu bölgeye, küre şeklinde ışık saçan bir gemiyle seyahatinden söz edilir ve bu gittiği yerin adı Hyperborea’dır. Ayrıca şunu da not etmeliyiz ki; Yunan mitolojisinde Apollon’un diğer isimlerinden biri de “Carneus” tur ve bu ismin içinde Zülkarneyn’de bulunan  “Carn”  kökünü görmek mümkündür.



                                                                          



Kelt Mitolojisi ve Cernunnos;
Kelt mitolojisine baktığımızda ise karşımıza Cernunnos çıkar. Bu karakter efsanelerde bereket, bolluk, bahar getiren olarak betimlenir ve görselleştirmede de ağzından otlar, yeşillikler saçan bir karakter olarak çizilir. Cernunnos’un  batı dillerindeki karşılığa da Greenman'dir. Yine Latin Amerika efsanelerinde yer olarak geçen Greenland  ile Kelt efsanelerinde geçen Greenman’i ve  Tula – Cernunnos bağlantısını bu noktada görmeden geçemeyiz diye düşünüyorum. 





                                                                       


Eski Mısır Tarihi ve Karnak;
Karnak, Mısır'daki küçük bir köyün ismidir. Luksor'un 2,5 km kuzeyinde bulunan köyü hem bilim hem de turizm açısından önemli kılan en büyük özelliği tapınak kompleksidir. Her ne kadar genelde Karnak ismiyle köy değil de tapınak kastedilse de, gerçekte tapınak köyü içinde barındırmaktadır. 


                                                                  
Karnak aslında bitmemiş bir tapınaktır. Her firavun kendinden önceki firavunun yaptığı eklemelerden çok fazlasını yaparak büyük ve görkemli bir tapınak halini almıştır ve her firavun kendinden bir şeyler katmak istemiş ve böylece Karnak'ın yapımı 2000 yıldan fazla sürmüştür. Karnak Tapınağı ayrıca hem Mısır tarihi hem de mitolojisi hakkında önemli bilgiler vermektedir. Ayrıca Karnak Tapınağı'nda birçok firavunun izine rastlamak mümkündür. Hem de Karnak'ta arkeologlar birçok kazı yaparak bu kazılarda önemli bulgular elde etmişlerdir. Karnak kelimesinin bu tapınağa isim olarak neden verildiğini araştırdığımızda aslında karşımıza çok net bir şey çıkmamaktadır. Kimi araştırmacılar bu ismin Araplar tarafından sonradan verildiğini iddia etse de kelimenin içindeki  "-ak"  eki  Olgun Bey’in yorumlarına göre, Proto Türkçe’den gelme bir ektir ve kelimenin anlamını birden çok olarak vermek için kullanılır. (Örneğin; yanak , şakak, dudak, akciğer,…)  Türkçe’de kelimeleri çoğul yapmak için kullanılmış bir ekin söz de Araplardan tarafından isimlendirildiği söylenen bir yerde olması çok şaşırtıcıdır. Şu da var ki; Arapça’da zaten –eyn  eki kelimeyi çift haline getirmektedir. Arapça’da  –ak  eki yoktur.  Kısaca bu Karnak kelimesinin Eski Mısır bağlantısı bir süre daha gizemini koruyacak gibi görünüyor.
Not: Proto Türkçe ile ilgili detaylı bilgi arayan arkadaşlar Kazım Mirşan'ın kitaplarından faydalanabilir.

İkinci Dünya Savaşı ve Thule Örgütü;
Klasik tarih kitaplarında bahsedilen İkinci Dünya Savaşı olaylarında Nazi’lerin Yahudi katliamı sayfalarca anlatılsa da, hiçbir zaman gizli Thule Örgütü ve Baron Rudolf Von Sebotendorf’tan bahsedilmez. Belki de gerçekten hayatı konu alınacak bir film yapılmaya çalışılsa, eminim ki büyük etki yaratacak bir yapıt olacaktır. Sebotendorf Almanya doğumlu olmasına karşın, 1900 lerin başında yolu Osmanlı İmparatorluğuna ve İstanbul’a düşer. Burada bir aile tarafından evlatlık edinilir ve ondan sonra kendisini bu ailenin soyuna bağlamaya çalışarak Baron ünvanını üstlenir. İstanbul’da olduğu sıralarda Bektaşilik, Mevlevilik gibi İslam’ın Batıni kolları içine girer ve eğitimler alır. Ardından bir Mısır seyahati olur. Orada da bir süre kalıp Eski Mısır öğretileri ile yakından ilgilenir. Bunların dışında belki de İstanbul’da inisiye edilmiş bir mason olduğu da söylenmektedir. Sebotendorf’a baktığımızda, Hristiyan kökenli ancak bunun dışında İslam’ın Batıni öğretilerini de araştırmış, bu da yetmeyip Mısır’da da kadim bilgilere elinden geldiğince ulaşmış birini görmekteyiz.

Bu farklı kollarda edindiği gizli bilgilere dayanarak gizli bir örgüt olan Thule’yi İstanbul’da kurduğu söylenir. Bu örgütün gizli doktrinleri bulunmaktadır. Ama öğrenebildiğimiz kadarıyla bu örgütün kökleri eski Cermen mitolojik hikayelerine dayanmaktadır. Bunun dışında ünlü Teozofist Madam Blavatzky’nin kaleme aldığı kitapların da etkisine girip Ari ırkı yaratma peşinde koştukları da söylenebilir. Bu bağlamda kullanılan Vril enerjisi ve gizli Vril örgütü ise başka bir makalenin konusudur.  Alman İşçi Partisi’nin temellerini, bu gizli Thule örgütünün attığı söylenir. Hitler’in hapishane yıllarında Sebotendorf’un onu ziyaret edip ona özel eğitim verdiği söylenir.

Kısaca söylemek gerekirse; Thule isimli bir örgütün kurucusunun bu kadar donanımlı eğitimden sonra Kuran-ı Kerim'i okuduğu ve oradaki bazı Batıni bilgilere de ulaşarak örgüte bu tip bir isim vermiş olması çok olasıdır. 



                                            

Günümüz Bilimi ve CERN;
1954 yılında İsviçre ve Fransa sınırında yer alan ve 12 ülkenin katılımıyla kurulmuş dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuarı bulunmaktadır.21 tam üyesi ve 2 tam üyelik adayına ilaveten, 1 de ortak (asosiye) üyesi (Türkiye) vardır. Bu merkeze “CERN” denilmektedir. Fransızcası  Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire şeklindedir.

CERN'de en önemli yer, yer altındaki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC) denilen parçacık hızlandırıcılarının, olduğu bölgedir. Tarım arazisinin altında kilometrelerce uzanan dev makinalarda proton denilen atom parçacıkları yahut atom çekirdekleri birbirleriyle çok yüksek hızlarda çarpıştırılırlar. Örneğin özel görelilik kuramına göre LHC'deki protonlar ışık hızının %99.999998'sine kadar hızlanınca protonun kütlesi de 7000 katına (7 TeV) çıkacaktır. 1956'da kurulan 28 GeV'lik eşzamanlı proton hızlandırıcısından sonra 1976'da da 450 GeV'lik bir başka hızlandırıcı daha kullanıma girdi. 1981'de geliştirilerek çarpışma halkası olarak kullanılabilecek duruma getirilen bu cihazdan bugün, dönüşümlü olarak parçacık hızlandırıcısı ve çarpıştırıcı olarak faydalanılmaktadır. Çarpışmalar ile bazı kısa ömürlü yeni madde biçimleri bu arada parçacık fizikçilerinin ilgilendiği W ve Z parçacıkları ortaya çıkarılmıştır. 




                                                       
Burası günümüz bilim dünyası için çok önemli bir Nükleer Fizik Merkezi olmasıyla beraber isim kısaltmalarının yine “Cern” e  denk geliyor olması düşündürücüdür.  Tabi bunun dışında birkaç sene önce Merkezin girişine yerleştirilen Hint Şiva Tanrıçası heykeli de bu merkezin gizemlerine gizem katmaktadır.

Toparlayacak olursak; dünya tarihinde gerek mitolojiler, gerek dinler tarihi , gerek gizli örgütler ve gerekse de günümüz bilimini takibe aldığımızda bir şekilde THUL yada KARN köklerinden türemiş pek çok kelime karşımıza çıkmakta ve dünya tarihinin dönüm noktası diyebileceğimiz önemli olaylarının geçtiği yerlere bu isimler atfedilmektedir.

Ayrıca aşağıda da görüldüğü üzere, kısa bir "google haritalar" taraması ile, içinde THUL yada KARN kökleri içeren yerleri aramaya kalkıştığımızda ilk bakışta bu yıldızla tanımlı yerleri kolayca bulmak mümkündür.




Sanırım birileri bizim bildiğimizden çok daha fazla şey biliyor ve geçmişin o kritik izlerini günümüzde de yaşatıp belki de Kuran-ı Kerim'de de geçtiği üzere bu gizli kahramana Allah tarafından verilen iktidarın, gücün sahibi olmanın yollarını arıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder