9 Kasım 2016 Çarşamba

ARŞ'ın Derinliklerine Yolculuk

İnsanoğlu dünyaya indirildikten sonra ilk dönemlerde birbirleri arasında iletişimi sağlamak için öncelikle seslere ve sonrasında bu ses dilini yer yüzünde kalıcı hale getirebilmek, gördüklerini tasvir edebilmek, ayrıca gelecek nesillere izler bırakabilmek için zaman içinde sembollere, sembollerden harflere, harflerden kelimelere ve son olarak da günlük yaşantımızda da kullandığımız yazılı cümlelere başvurmuştur. 

Aslına bakarsanız günümüzde kullandığımız ve bize geçmişteki atalarımızdan miras kalan bu yazılı metinler vasıtasıyla geçmişle bir nebze de olsa irtibat kurmak ve bazı izlerin peşinden gitmek mümkündür. Bunun da en iyi yolu etimolojik anlamda kelimeleri analiz etmek ve bunu yanında tarihsel süreçlerini de etüt etmektir.

Kelimelere farklı bir gözle, bir kodu çözer gibi bakmayı öğrenmeye başladığımız zaman, bazen  öyle bir tanesiyle karşılaşabiliriz ki; o kelimenin tarihsel sahnede gördüğü işlevi birer birer incelediğimizde bizi gerçekten çok şaşırtabilir.

Son dönemde benim de dikkatimi çeken ve kafama takılan bir kelime kökü ve zaman zaman da kelime olarak kullanılan “Arş, Arch, Ark-Arc” üzerine gelin hep beraber tarihsel bir yolculuk yapalım:

ARCH KELİME KÖKÜNE GENEL BİR BAKIŞ 

Antik Yunan’da ve Ortodokslukta Archonlar:

İskender kütüphanesi yakıldıktan sonra, içinde Archon’ların geçtiği bazı gizli yazmalardan ve içlerinde yazılı gizemli varlıklardan söz edilmiştir. Ama tabii ki bazı güçler bu kayıtların silinmesini istemiştir şeklinde iddialar da mevcuttur.

Archon kelimesi Yunanca’da, halka açık olan ofis yöneticisi anlamında kullanılmıştır. Aslında bu kelime, maskulen yapıda bir fiil kökü olan Arh’tan (αρχ-) gelmektedir. Monarch ve Hierarchy gibi kelimeler de buradan türemiştir.  Antik Yunan’ın erken literatüründe Archon kelimesi, Yunan şehirlerini yöneten kişiler için kullanılan bir ünvan olmuştur.  Bunun dışında Archon ünvanı, İstanbul Patrikliğine bağlı ve onlarla görüş birliği içinde olan Ortodoks Kilisesi üyelerini onurlandırmak için verilen bir ünvan olarak günümüzde de kullanılmaktadır.

Tabi bu noktada Patrik kelimesine dikkat çekmek gerekir: 

İngilizcesi Patriarch şeklindedir. Patri+arch patri--> pater--> father yani baba anlamındadır.

Yani kısaca Patrik ünvanını taşıyan kişi Baş Archondur.

Yine Hristiyanlık inancında kullanılan ve archangels olarak isimlendirilen baş melekler vardır. Semavi dinlerde bildiğimiz 4 büyük meleği temsil eder. (Cebrail a.s., Mikail a.s., İsrafil a.s., Azrail a.s. ) 

Antik Yunan’da ve ardından da Hristiyanlıkta yönetici sınıfını ünvanlaştırmak için kullanılan bu kelimenin bir başka anlamı daha vardır:

Archai kelimesi; orijin, başlangıç olan şeyler, zamanda önce olan anlamlarına gelmektedir. Klasik Akdeniz dünyasında ortak olan Archon kelimesi, bir bölge yada dinin otoritesi şeklinde kullanılmıştır ve Gnostik metinlerde bunun çoğul şekli “the Authorities” yani “otoriteler” şeklindedir diyebiliriz. Bu arada Koptik yani eski Mısır dilinde Archon diye bir kelimeye rastlanmamaktadır.

Arch Köklü Diğer Kelime Örnekleri:

Yine orijin yani başlangıç kelime anlamlarını destekler nitelikte günümüzde kullanılan Archeology (Arkeoloji) kelimesi.

arche+ology , arch ın başlangıç olduğunu biliyoruz. –ology ise -logia dan gelir. Sözlü anlatım, söylem, teori, tez, bilim gibi anlamlara gelir. O halde Arkeoloji kelimesi için à “Başlangıç Bilimi” anlamı verebiliriz.

Archive(Arşiv) kelimesi de aynı şekilde 16.yy Fransızca’sında Archif , geç Latin Dönemde Archivum , ve daha erken dönemde Yunanca’daki arkheia kelimesinden gelmektedir. “Halka açık kayıtlar” anlamında kullanılmıştır. Arşivlemenin amacı bir şeyleri mümkün olduğunca geriden alarak kaydetmek olduğu için burada da yine başlangıç ve orijin anlamlarına ithaf vardır.

Aynı bağlamda Hierarchy(hiyerarşi) sözcüğünü de ele alalım. Bu kelimenin etimolojisi çok ilginçtir. Yunanca kullanımı “hierarkhia” şeklinde olmuştur. Yani “yüksek rütbeli rahiplerin kuralları” anlamını taşır. Hier à Hiera , oradan da –ire --> -ira olarak geri gider. Bu kelime Latince’de öfke, gazap anlamındadır. Archy yine arkhein-->archon dan gelmektedir. Günümüzde, Türkçe‘ye hiyerarşi olarak geçmiş bu kelime sanki Archon’ların öfkesi, gazabı ve akabinde ortaya çıkmış emir komuta zincirinden türetilmiş bir terim gibi durmaktadır.

Archetype kelimesi de dilimize “arketip” olarak geçmiştir ve bu kelime Psikolojide ilk defa Carl Gustav Jung (1875-1961) tarafından kullanılmıştır. Anlamını “ilk tip, ilk numune, ilk kalıp” gibi görebiliriz.

Bu tip örnek etimolojik açılımları, başka kelimeler için de genişletmek mümkündür. İngilizce kelimelerde içinde “arch” barındıranlara baktığımızda, aslında sayılarının hiç de az olmadığını ve bir kısmının da Türkçe’ye nüfuz ettiğini göreceğiz.


Gnostik Yaklaşımda Archonlar:

Gnostik olarak Archonları 3 kategoride incelemek mümkündür. 

1) Gnostik kozmolojide Archonlar güneş sisteminde bulunan ve yer yüzü yani dünya formasyonundan önce oluşmuş inorganik canlılardır. Onlar, gezegenler sisteminde iskan ederler.(yer yüzü, ay ve güneş dışında) kozmik tanrılardır ve yaratma güçlerine sahiptirler. 

2) Gnostik psikolojide, gizem okullarının noetik biliminde ise Archonlar , insan zihninde bilinç altına izinsizce giriş yapan ve insanların olağan ve düzenli akli davranışlarını saptıran işler yaparlar. Tabii ki normal insan davranışları içinde de dengeden çıkmak yada kötü işler yapmak vardır ama bir süre sonra o dengeyi tekrar yakalayarak rayına girer ancak bu varlıklar insanları tamamen şiddet eğilimli olmaya sürükleyen, insafsızca davranışların içine sokan varlıklardır. Bu nedenle Archonlara psiko ruhsal parazitler diyebiliriz ve kozmik anlamda bir şekilde bağımızın olduğu varlıklar demek de yanlış olmaz. Archonlar yer yüzü atmosferinden sızabilirler ve insanları terörize ederler ve bunu yapmaları için belirli bir neden olmasına da gerek yoktur. Archonların ontolojik durumu iki şekildedir. Her ikisi de insan oğlunun özgürlüğüne karşı var olan canlılardır. Zihniminizde var olarak sanki mental çevremizi idare eden programlar gibidirler. Aslında bizim mental yazılımımızda yarattıkları etki, fiziksel olarak kararsız bir biçimde biyosferde açtıkları gedikten daha geniştir.

3) Sosyolojik anlamda Gnostik bakışta ise, bu canlılar otorite sisteminin içine nüfüz etmişlerdir. Ayrıca inanç sistemleri ile insan oğlunun özünde olan iyi şeyleri değil de tam tersi doğayı yıkıcı şekilde hakeket etmesine neden olurlar. Mesela LIVE’ın tersten okunuşu EVIL’dır. 

Ayrıca yine Gnostik yaklaşımda bu canlıların iki tipi olduğundan bahsedilir. Bunlar; embriyonik ve sürüngenimsi tiplerdir. Aslında bu tasvirler direk olarak aklımıza Zetalar ile Replitianlar'ı getirmektedir.

Antik Yunan’da karşımıza çıkan Archonlar dediğimiz bu yönetici grubu ve Gnostik anlamda da spekülatif yorumlara göz attığımızda, zannımca bu kült Yunanlılara Orta Doğu inanışlarından ve mitolojilerinden geçmiştir. Tabi burada konuyu Sümerler ve Anunnakiler’e kadar dayandırmak mümkündür.

ARŞ ve ARK - ARC KELİMELERİNE BİR BAKIŞ 

Arş (Arapça: العرش ) Arapçada taht , göğün dokuzuncu tabakası anlamlarına gelmektedir .Tanrı'nın tahtı veya daha ayrıntılı anlatımlarda taht odası; İbrahimî dinlerde gök katlarının üzerinde, tek Tanrı'nın dünyayı idare ettiği yerdir. Yahudilikte Araboth, İslamda Arş olarak isimlendirilir. "Arş-ı Âlâ" Allah'ın tahtı anlamında özel isim olarak kullanılmaktadır.

Aramice ve Süryanicede taht şeklinde yatak anlamına gelip özellikle Baal tapınağında bulunan taht için kullanılıyordu. Akatçada "erşu" biçiminde söylenen sözcük, Mezopotamya'da açık havada yatmak için kullanılan taht şeklinde yatak anlamına geliyordu.Ayrıca Palmira'da bir tanrının adı Arş (Arşu, Arsu) olarak geçer.Mars kelimesi de Arş ile akraba bir sözcüktür. Arş sözcüğü yükselmek anlamındadır ve zıttı olan ard ise aşağıya inmek anlamına gelir.

Kitab-ı Mukaddes'teki ifadelerden ötürü özellikle Hristiyan kiliselerinin fresk ve mozaiklerinde, İsa çoğu kez bir taht üzerine otururken tasvir edilir. Tanrının tahtı olarak çevirebileceğimiz bu kelime "Arş-ı Âlâ" olarak kabul edilebilir. Tanrının tahtının görünür olduğu tasvirlerde çoğunlukla yanında İsa yanında Vaftizci Yahya ve Meryem bulunmakta ve insanların günahlarının affedilmesi adına af dilemekte iken tasvir edilirler. Literatüre Deisis olarak geçen bu sahne Ayasofya kilisesinde de bulunmaktadır.

Arşe kelimesi; tren, troleybüs, tramvay vb. elektrikle işleyen taşıtlarda telden elektrik akımı almaya yarayan, yukarıya doğru uzanmış demir yay ve ayrıca keman yayı anlamlarındadır.

Arşın sözcüğünün kökeninde de arş bulunmaktadır. Kelime anlamı: aklaşık olarak 68 santimetreye eşit olan uzunluk ölçüsü

Arşimet (Antik Yunanca: Ἀρχιμήδης (y. MÖ 287, Siracusa - y. MÖ 212 Siracusa), Yunan matematikçi, fizikçi, astronom, filozof ve mühendis. Antik dünyanın ilk ve en büyük bilim adamı olarak kabul edilir. Hidrostatiğin ve mekaniğin temelini atmıştır. Bir hamamda yıkanırken bulduğu iddia edilen suyun kaldırma kuvveti bilime en çok bilinen katkısıdır. Yani görüldüğü üzere burada da bir kaldırma ve yükselmeden bahsedebiliriz. İsminin, buluşuna atfen verilme olasılığı vardır.


Arş ve Kuran-ı Kerim:

İslam literatüründe, Taha-5 ve Araf-54 gibi ayetlerde "Rahman arş üzerine oturdu" şeklinde geçen ifadeler İslami yorumcular tarafından mecaz olarak değerlendirilir ve ayetlere antropomorfik(insan vasıflarının başka bir varlığa atfedilmesi) anlamlar yüklenmekten kaçınılır.

Araf Suresi 54. ayette, Tevbe Suresi 129. ayette, Yunus Suresi 3. ayette, Hud Suresi 7. ayette ve Rad Suresi 2. ayette, İsra Suresi 42. ayette, Ta Ha Suresi 5. ayette, Mu'minun Suresi 86. ve 116. ayette, Furkan Suresi 59. ayette, Neml Suresi 26. ayette, Secde Suresi 4. ayette, Zümer Suresi 75. ayette, Mü'min Suresi 7. ve 15. ayetlerde, Zuhruf Suresi 82. ayette, Hadid Suresi 4. ayette, Hakka Suresi 17. ve 32. ayetlerde, Tekvir Suresi 21. ayette ve Büruc Suresi 15. ayette arştan bahsedilir.

Bu ayetleri ve ayetler üzerinden yapılan tefsirleri okuyunca anlaşılıyor ki; arş dediğimiz yer cismaniyetin bittiği, bildiğimiz evrenin dışında bir yerdir. Mana alemidir diyebiliriz. Arz ise evrende maddenin olduğu her yere denilebilir.

Benim yorumuma göre; arz ve arş’ın ayrımı ve Cebrail a.s. ın “arş” aleminden “arz” alemine geçerek Peygamberimize vahiy etmesi Necm Suresi 8 ve 9ncu ayetlerde açıklanmıştır. 


NECM SURESİ:(Elmalılı Hamdi Yazır Meali)
1 - İnmekte olan yıldıza and olsun ki,
2 - Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı.
3 - O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
4 - O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.
5 - Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti
6 - (Ki o) akıl ve görüşünde kuvvetli (bir melek)dir. Hemen (gerçek meleklik şekliyle) doğruldu.
7 - O, en yüksek ufukta idi.
8 - Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru) sarktı.
9 - Onunla arasındaki mesafe, “iki yay” kadar, yahut daha az kaldı.
10 - (Allah), kuluna verdiği vahyi verdi.
...

Burada bahsedilen "iki yay arası mesafe" aslında birbirine sırt sırta vermiş ve teğet durumdaki iki yay gibi düşünülebilir. Yani mesafenin neredeyse sıfıra indiği nokta.(Çalar Saat Programında bu fikri kafamda oluşturduğu için Olgun Aydoğu’ya teşekkürler.) Çünkü Cebrail a.s. arş aleminden arz alemine geçerek Peygamberimize vahyetmektedir. Yani kısa buradaki  "iki yay"  anlatımı bir alemden diğerine geçişi sembolize ediyor diyebiliriz.



Ayrıca 9. ayette geçen yay kelimesinin Arapça karşılığı kavs, İngilizce karşılığı arc’tır ve bu kelime de etimolojik olarak geriye gidildiğinde yine “Arch, arcus” kökünden gelmektedir. Bu şekilde baktığımızda güç, başlangıç olma dışında kelimenin bir de “eğimli olma” anlamı karşımıza çıkar. Aslında bunun da özünde güneş ışınları vardır. 

Konuyu buradan Ark kelimesine getirebiliriz. Güneş ışınları insanoğlu için her zaman hem bir güç kaynağı olmuştur ve hem de tüm gün boyunca dünya ve güneşin hareketlerinden dolayı Güneş sanki bir yay çiziyormuş gibi görünür. Bu bağlamda ARK yada ARC kelimeleri hem bir gücü hem de insanların gün içinde gözlemlediği geometrik bir şekli ifade etmektedir.



Bunun dışında Hz. Muhammet Peygamber Efendimizin Miraç yolculuğu, yine Kuran-ı Kerimde geçen Mearic suresinde de aynı şekilde arş kelimesi ile aynı kökten gelme ve yükselmek anlamındadır.

Ark of the Covenant (Ahit Sandığı):

İbranice'de ( ארון הברית, aron haberit) Tevrat'ta detaylı olarak tarif edilen, On Emir Tabletlerinin saklanması için yapılmış sandık. Zamanında Kudüs'teki Süleyman Mabedi içerisinde saklandığına ve içinde On Emir Tabletleri ile çeşitli dini objelerin bulunduğuna inanılır.

Tanrı Yehova'nın tarifi ile, Musa peygamber tarafından akasya ağacından yapıldığına inanılmaktadır. Eski Ahit, Tanrı'nın kendisine yapılan portatif tapınağa yerleştirilen sandık üzerinde tecelli ettiğine sıkça değinmektedir. Ehil olmayan biri tarafından sandığa dokunulduğunda helak olduğu rivayet edilmekle birlikte Hz. Davut, Kudüs'ü İsrail Krallığı'nın başkenti yaptığında, sandığı Kudüs'e getirtmiştir. Sandığın şu anda nerede olduğu bilinmese de varlığına inananlar çoktur ve sandığın kayboluşuna dair birçok fikir ortaya atılmıştır. Bugün sandığın nerede olduğuna dair de pek çok iddia vardır ve çeşitli kimseler halâ sandığı aramaktadırlar. Son olarak yapılan iddia sandığın Musa peygamberin denizden geçerken orada bırakıldığıdır. Bir başka düşünceye göre de Hz. İsa çarmıha gerildiğinde akan kanı havarilerinden biri bir tasa koyar ve daha sonra o tası da Ahit Sandığı'na koyarak gizli bir yere gömer. Kur'an-ı Kerim'de Bakara 248 inci ayeti kerime de bu sandıktan "tabut" diye bahseder ve tabutun içinde ise "sekine" ve Musa ile Harun hanedanlığından kalıntılar olduğuna işaret eder.



İngilizcesi de başlıkta belirttiğimiz gibi “Ark of the covenant” şeklindedir. Burada Ark kelimesinin kullanılmasının nedeni zannımca; Yahudi tarihine göre sandığın belirli güçler içermesinden kaynaklanmaktadır.(levitasyon, dokunanları çarpması/öldürmesi…)


Noah’s Ark (Nuh’un Gemisi):

Nuhun Gemisi; Kuran-ı Kerim’de Nuh Suresinde de belirtildiği üzere, Hz. Nuh’un kendi kavminin yoldan çıkıp başka varlıkları ilahlaştırması ve Peygamberin onları defalarca uyarmasına rağmen doğru yola girmemeleri sonucu, Allah tarafından Nuh Peygambere yapılması emredilen ve ardından da Nuh Tufanı denilen o büyük olayla yer yüzünde yaşayan canlı bırakılmaması ve Hz Nuh’un da bu gemi sayesinde ona inananları ve beraberinde hayvanlardan da birer çift alarak yeni bir başlangıç yapmasını sağlayan araçtır diyebiliriz. Tabii ki klasik anlatımda bu bir tahtadan gemi olarak düşünülmekte ve tasvir edilmektedir. Ancak dünyada yaşayan tüm hayvanlardan birer çift toplanıp bir gemide depolanması konusu kafaları karıştırmaktadır. Çünkü o dönemde ne yer yüzündeki hayvanlardan birer çift o gemiye kadar ulaşabilir ne de gemi normal ölçülerinde bu hayvanların hepsini alabilir diye düşünmeden edemiyoruz. İşte bu noktada bu geminin klasik, tahtadan yapılma bir gemi değil de, çok daha teknolojik bir yapı olduğu ve belki de alınan hayvan çiftlerinin sadece gen örneklerinden toplanıp gemide saklanmış olabileceği akla geliyor.

Türkçe’de gemi kelimesiyle adlandırılmış olsa bile bu taşıt İngilizce’de ark olarak geçiyor ve büyük ihtimalle Orta Doğu yada Yunan dillerinden geçmiştir diye düşünebiliriz. Klasik anlatıma göre tahtadan yapılmış bir gemi düşünelim. Suda iyi yol alabilmesi için tabanı düz değil de yay şeklinde imal edilecektir Bu bakımdan ark kelimesinin anlamı akla mantıklı geliyor ve bize bir gemiyi çağrıştırıyor.



Olgun Bey’le ark kelimesi üzerine konuştuğumuzda güzel bir fikir ortaya atmıştı. Bu ark’ın aslında “ırk” yada “arka” olarak da düşünülebileceğini söylemişti. Aslında bu yorum da akla çok  mantıklı geliyor. Sonuçta Hz Nuh “kendi ırkını, kendi soyunu saklamış ve bir nevi geçmişi geleceğe taşımıştı.” 

Tabii ki bir diğer bakış açısına göre, eğer bu teknolojik ve güçlü, motorlu bir gemi ise, bu noktada da Ark kelimesinin kullanılması yine akla mantıklı geliyor. Bu arada Türkçe’de de “erk” kelimesinin bir işi yapabilme gücü , iktidar anlamına geldiğini belirtmeden de geçmeyelim.

Ark Köklü Diğer Kelime Örnekleri:

Ark kelimesi Farsça’da kale anlamına gelir. Bilindiği üzere kaleler korunaklı yerlerdir. O amaçla yapılır. Yani Farsça kökenden giderek de bu kelimeyi, Nuh’un ırkını korumak amaçlı yaptığı bir yer manasıyla birleştirmek yanlış olmaz. İran’da da günümüzde Ark-ı Tebriz (Tebriz Kalesi) mevcuttur.

Arkeopteriks kelimesi; hem kuş hem sürüngen özellikleri gösteren bir hayvan fosili anlamındadır. Burada kalıntı çok eski ve geçmişten kalma olduğundan ark kökü ile bağlanmış olma olasılığı mevcuttur.

Arkoz; birleşiminde feldspat bulunan, kum taşı türünden bir tortul kayaç: "Değirmen taşları sert arkozdan yapılır.

Arkaç; ağıl veya dağ sırtlarında davarların yatırıldığı düz, rüzgâr almayan kuytu yer.

Arkaik; güzel sanatlarda klasik çağ öncesinden kalan veya edebiyat Konuşulan ve yazılan dilde, kullanımdan düşmüş olan (eski söz ve deyim

Arktik denizi ve Antarktika; ark veya arş(arch)’ın anlamlarından biri de “yukarıya” olduğu için buradaki ark kökünün anlamını “kuzey yönü” olarak anlayabiliriz. Anta +arktik , burada anta ön eki “tersi” , "zıttı"  anlamındadır. Yani kuzeyin tersi manası çıkarabiliriz. Gerçekten de Antarktika kıtası güney taraftadır. Örnekleri daha da çoğaltmamız mümkündür.

Toparlayacak olursak; bu kısa etimolojik yolculukta gördüğümüz gibi, aslında günlük yaşamda çokça kullandığımız ama geçmişini çok da irdelemediğimiz bir kelimenin, tarihin akışı içinde nerelerden nerelere evrilmiş olduğunu hep beraber görmüş olduk. Bu bağlamda şunu da eklemek isterim ki; kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'i de olabildiğince kelime köklerine inerek tekrar tekrar okumaya, idrak etmeye çalışmalıyız. Çünkü ancak o zaman kelimelerin ve dolayısıyla cümlelerin gerçek anlamlarıyla karşılaşmış olup bazı perdelerin ve sırların ortadan kaldırılabilmisini sağlayabiliriz. (Anatula Kitabı’nın yazarı Olgun Aydoğu’nun tavsiyesidir.)

Bu yazımda bana destek olan, ismini verdiğim ve vermediğim herkese teşekkürü bir borç bilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder