5 Kasım 2016 Cumartesi

Bilinmeyen İsviçre (Occult Switzerland)

Günümüz dünyasında halkımızın pek çoğuna, sizce dünyada yaşanılası en iyi yer neresidir? diye bir soru sorduğumuzda, verilecekleri cevapların çoğu;  barış - refah - bolluk içeren bir yerde yaşamak istiyorum olacaktır. Günümüzdeki halkın çoğu bu arzuladıkları kavramları maalesef sadece ve sadece bildikleri yakın geçmişin penceresinden bakarak cevaplayacakları için, sizlere verecekleri cevap muhtemelen Avrupa'nın herhangi bir yerinde sessiz sedasız, huzur içinde insanların yaşadığı, diğer ülkelerle sıkıntıları yok gibi görünen bir ülke ismi olacaktır. Bu dar pencereden bakıldığında bu cevapların verilmesi çok da doğaldır.

Bu pencereyi biraz farklı açılardan genişleterek, günümüzde bu yukarıda saydığımız kriterlere uyuyor gibi görünen bir Avrupa ülkesine mesela İsviçre’ye hep beraber bir göz atıp tarihin içinde bir yolculuk yapmaya ne dersiniz?

·        HAÇLI SEFERLERİ ve TARİHİN AKIŞINDAKİ ÖNEMİ

     o  Kutsal Savaşa Çağrı ve Şövalyeliğin Diriltilmesi:

Ortaçağ Avrupası’nda, yönetici sınıfın ahlak anlayışı Nibelungenlied efsanesi ile eski İzlanda sagalarındaki ahlak ilkelerine bağlı kalmıştı. Onuncu yüzyıla kadar, Jom-Viking'ler adı verilen bir pagan dinsel örgüt İskandinavya'da etkinlik göstermişti. Bu örgüt, çok sıkı bir disiplin altında yaşayabilen, cesaretleri kanıtlanmış müthiş savaşçılardan oluşuyordu. Savaş alanında can vererek, Valhalla'ya gitmek ve orada Woden'e (Odin) kavuşmak en büyük arzularıydı. Norman'ların İngiltere'yi fethetmeleri ile sonuçlanan Hastings Savaşında kendilerini pek kanlı bir biçimde kanıtlayan "Carles Birlikleri"nin kurucusu da, eski bir Jomsburg kardeşliği komutanı olan Kral Sweyn Forkbeard idi. Üstelik, bir çok Avrupalı soylu Norman kanı taşıyordu. On ikinci yüzyılda, bu kuzeyli şavaşçıların anıları hala çok canlıydı ve bir tür kahramanlık şiiri olan "Chanson de Geste"ler bu savaşçıların pagan ülkülerini dile getirmeye devam ediyordu: fizik güç, yağmacılık ve intikam hırsı."

Kuzey Avrupa Savaş Kültlerine bağlı askerler, savaş alanlarındaki çılgın vahşetleri ile korku salmışlardı. Bir çok derebeyine bağlı olarak varlıklarını sürdüren bu savaşçılar, Kutsal Roma İmparatorluğunun yönetiminde oluşturulmak istenen barış içinde bir birleşik Avrupa ülküsüne engel oluyorlardı.

Kilise, umutsuzca akan kanları durdurmaya çabaladı. Bu girişimin ilk örneklerinden biri; "Tanrısal Ateşkes" adı verilen ve soylulara belirli günlerde savaşmayı yasaklayan bir dinsel uygulamaydı. Kanlı içgüdüleri ehlileştirmek için uzun vadeli çözüm olarak da "Şövalyelik" kurumu düşünülüyordu. Savaşçılara bir Hıristiyanlık ülküsü aşılayan, özgün olarak savaş becerisini arttırmayı amaçlayan, ama pratikte, dinsel bir çağrı niteliğine bürünen, silahların kutsanması ve namus yeminleri gibi yarı dinsel ayinlerle süslü yeni bir uygulamaydı bu. Kuzeyli savaşçıların kan tutkusu, savunmasızları korumayı ön plana alan, dualarla dolu bir kendini feda etme işlemine dönüştürüldü." 

Bir şövalye, kötülük içermeyen merhamet, hile içermeyen nezaket, acı çekenler için şefkat ve eli açıklık sahibi olmalıdır. Düşkünlere yardıma hazır olmalı, hırsızlara ve katillere karşı çıkmalıdır. Adaletli bir yargıç gibi davranmalı, onurunu yitirmektense ölümü seçmelidir. Kendini savunamayan Kutsal Kiliseyi de korumalıdır."

Sagalar zamanla yerlerini Kral Arthur romanslarına bıraktı, çılgın Galya'lı Amadis giderek Don Quixote'ye dönüştü. Roma İmparatorluğunu işgal eden barbarları uygarlaştırma ve Avrupa ile kaynaştırma işinde Katolik Kilisesinin uygulamalarından bir örnekti bu. Ancak, bu kültürel işlem yüzyıllar sürebilirdi ve daha acil, daha hızlı bir çözüm gerekiyordu." 

Bu gerilim Papalıkta bir devrime yol açtı. Gregory VII (1073-85) papalık kurumunu, batı Hıristiyan dünyasında tam bir yargıç ve önder konumuna yükseltti. "Tıpkı yaşam süresince, ruhun bedene bağlı olduğu gibi, dinsel iktidarın da askeri bir güce bağlı olması gerektiğini ileri sürerek, bir papalık ordusu, "Militia Sancti Petri"yi oluşturdu. Avrupa artık bu kral-papaları daha saygı ile dinliyordu. 

1095 yılında, Papa Urban II'nin, 683 yılından beri Müslümanların elinde olan Kudüs'ü kurtarma çağrısı olağanüstü bir heyecanla karşılandı. İsa'nın kentinin inançsızların elinde kalması Tanrı'nın buyruklarına aykırıydı. Aslında, Kutsal Savaş, barbar kanı taşıyan soyluların yıkıcı enerjilerini harcayabilecekleri bir fırsattı." 

Norman kanı taşıyan soylular, bu çağrıyı hem Tanrı'ya asker olarak hizmet etme şansı, hem de, daha önce İngiltere'de ve Güney İtalya'da olduğu gibi, yeni topraklar ele geçirme fırsatı olarak değerlendirdiler. Tüm Avrupa "Deus li volt" (Tanrı istiyor) çığlıkları ile inledi. "Vexilla regis prodeunt" (Kralın sancağı önde gidiyor) ilahisini söyleyerek, hemen her sınıftan savaşçı-hacılar Kutsal Topraklara doğru yola çıktılar." 

1099 yılı Temmuz ayında Haçlılar Kudüs'ü ele geçirdiler. Yağma ve katliamın şiddeti, Kilisenin soydan gelen kıyıcılık içgüdülerini yeterince Hıristiyanlaştırmayı beceremediğini ortaya koyuyordu. Kutsal kentin tüm nüfusu, Yahudiler ve Müslümanlardan oluşan, erkek, kadın ve çocuk tam 70.000 kişi üç gün süren bu toplu çılgınlıkta yaşamlarını yitirdiler. Kentin bazı sokaklarında askerler dizlerine kadar yükselen kan gölü içinde yürümek zorunda kaldılar. Bu şanlı (!) fatihler, gözyaşları içinde Kutsal Mezar Kilisesinde yalın ayak, ağlayarak dua ediyorlar ve sonra tekrar yağma ve katliama katılmak için dışarı koşuyorlardı." 

"Sonradan, Kutsal Topraklarda kalıp yerleşenler, çoğunlukla geride bir şeyleri olmayan Fransız serüvencilerdi ve kendi bildikleri feodal düzeni aynen Filistin'de de kurdular."


    o   Yeni Tarikat:

Tampliyer Tarikatı(Tapınakçılar), ilk Haçlı Seferi sonrasında Kudüs'te kuruldu. 12. yüzyılın başlarında, Kudüs'te bulunan bir grup dindar asker "Süleyman Tapınağının Fakir Şövalyeleri Tarikatı"nı kurdu. Kutsal Toprakları ziyarete gelen hacıları, liman kenti Yafa ile Kudüs arasındaki tehlikeli yollarda yapacakları yolculuk sırasında korumak görevini üstlendiler. St. Augustine tarikatının dinsel kurallarına bağlıydılar ve Kudüs'teki Kutsal Mezar Kilisesi'nden yardım ve dinsel rehberlik sağlıyorlardı.

1104 yılında, Champagne Kontu, Kudüs'ten geri dönen bazı yüksek rütbeli soylular ile bir toplantı yaptı. Bu toplantıda, André de Montbard da bulunuyordu.

Toplantıdan hemen sonra, Hugues de Champagne Kutsal Topraklara yollandı. 1108 yılına kadar Filistin'de kaldı. 1114 yılında, bir kez daha kısa süreli bir yolculuk yaptı ve Champagne'a geri döndü. Clairxuax'daki malikanesini St. Bernard'a bağışladı. Bundan dört yıl sonra, Champagne Kontu'nun hem vasalı ve hem de akrabası olan Hugues de Payens önderliğinde, André de Montbard ve yedi arkadaşı görevlerine başladılar. 1125 yılında, Hugues de Champagne da tarikata katıldı ve böylece, kendi vasalının emri altına girdi. 

Not: Vasal, Avrupa feodal sisteminde, derebeyine (feodal lord) hizmetleri karşılığında kendisine toprak ve köylü tahsis edilen kişi. Bununla birlikte bazı vasallara yurtluk tahsis edilmezdi ve bunlar efendilerinin şatosunda ikâmet ederdi. Bunlara örnek olarak sarayda yaşayan şövalyeler gösterilebilir. 

Kelt kökenli Latince bir sözcük olan vasal "elde tutan" anlamına gelir. 

Hugues de Payens, aslen Champagne yöresindendi ve soyu Troyes Kontlarının bir dalına dayanıyordu."

Not: Payen kelimesi Fransızca Pagan anlamına gelmektedir.

1123 tarihli bir belge, Hugues de Payens'i "Magister Militum Templi" (Tapınak Şövalyeleri Üstadı) olarak nitelendirmektedir. "Magister Militum" ünvanı Roma İmparatorluğunda "Başkomutan" karşılığındadır. Oysa, o dönemde bu küçük grup sadece bir kardeşler birliğinden ibarettir ve ilk yıllarda yeni katılımcılar bulmakta pek güçlük çektikleri için neredeyse dağılmak üzeredir.

Kudüs Kralı, eskiden Süleyman Tapınağının bulunduğu bölgeyi onlara merkez olarak bağışlamıştır. Bu nedenle, Tampliyerler kendilerine "Militia Templi" yani “Tapınak Askerleri" adını seçmişlerdir.

Kendilerini Tanrı'ya adamış, namuslu ve disiplinli bir yaşam arzulayan, varlığa değer vermeyen bazı yüksek düzeyli soylu şövalyeler, Patrik hazretlerinin gözetimi altında, İsa'ya hizmet etmek için bir araya geldiler. Bu kişilerin arasında en önemlileri; Hugues de Payens ile Geoffroy de Saint-Omer'di. Kalacak bir yerleri ya da kendilerine ait bir kiliseleri bulunmadığı için, Kral (Kudüs Kralı II. Baudouin) geçici olarak, onları kendi sarayına, Tapınağın güney kısmına yerleştirdi. Patrik ve diğer piskoposlar tarafından, eski günahlarının affı için verilen ilk görevleri, yeteneklerinin tümünü kullanarak Kudüs yollarını, hacıların güvenliği için, soyguncular ve saldırganlardan temizlemekti."

   o   Sion Birliği:

Tampliyer Şövalyelerinin ardında, onları askeri ve idari şubesi olarak kurmuş bulunan bir gizli örgüt mevcuttu. Çeşitli isimler altında varlığını günümüze dek sürdüren bu örgütün en çok tanınan adı "Sion Birliği" (Prieuré de Sion)'dur. Prieuré sözü, dinsel birlik ya da topluluk anlamına gelmektedir".

Baigent, Leigh ve Lincoln, “Kutsal Kan ve Kutsal Kase” Kitabında Sion örgütünü de kapsayan (bir çok yerde "Our Lady of Sion" ya da "Notre Dame de Sion" diye de geçer) ve Champagne bölgesinden çok sayıda aileyi de içine alan, bir komplonun kanıtlarını ortaya çıkarmıştır. Onlara göre, Tampliyerlerin kuruluşunun ardında bile bu komplo mevcuttu.

Olayların ardındaki asıl düzenleyici, Tampliyer tarikatının kurulmasını sağlayan ve sonradan 1125 yılında kendisi de Tampliyerlere katılan Champagne kontu Hugues idi. Bazı tarihçiler, Hugues de Champagne'ın Hugues de Payens'ın akrabası olduğunu ileri sürerler, ancak bu konuda belgeler kesin değildir. Kesin olan, Hugues de Payens'ın Hugues de Champagne'ın vasalı olmasıdır.

Bazı yazarlar, Tampliyerlerin aslında, İsa'nın yalancı peygamber olduğunu ve gerçek Mesih'in Vaftizci Yahya (John the Baptist) olduğunu ileri süren Mandean ya da Yohannit (Yahyacı) din sapkınlığına bulaştığını iddia ederler. Ortadoğu’daki varlıkları süresince, Tampliyerler kuşkusuz bazı Yohannit mezheplerle karşılaşmışlardır.

Yohannit mezhebinin başrahipleri "Christ" adını taşırlar ve Vaftizci Yahya'dan bu yana hiç aksamadan süregelen bir zincir oluştururlar. Tampliyer tarikatının kuruluşu sırasında (1118 yılında), başrahip olan Theocletes, Hugues de Payens'i yakından tanıyordu. Ona Yohannit gizemlerini öğretti, ayrıcalıklı davranarak, kısa sürede rahiplik ve üst düzey yöneticilik önerdi. En sonunda, Hugues de Payens'i kendi yerine geçecek kişi olarak belirledi.

o   Gizli Amaç:

1118 yılında, aralarında Geoffroi de Saint-Omer ve Hugues de Payens'in de bulunduğu, dokuz haçlı şövalyesi kendilerini dine adayarak, Photius zamanından beri Roma'nın dinsel otoritesine gizli ya da açık düşmanlık eden Constantinople (Istanbul) Patrik'ine yeminle bağlandılar. Tampliyerlerin herkese açıklanan görevi kutsal yerleri ziyarete gelen Hıristiyan hacıları korumaktı. Gizli amaçları ise, “Hezekiel tarafından kehaneti yapılan modele uygun olarak Süleyman Mabedini yeniden inşa etmekti."

Dokuz şövalyenin gerçek görevi, eski Mısır ve Yahudi gizli geleneklerinin özü hakkında bilgiler bulunduran, bazıları tahminen Musa'nın zamanından kalma, yazıt ve kutsal eşyaları araştırmaktı...Bu özel görevi yerine getirdiklerine hiç kuşku yoktur. Elde ettikleri bilgiler, tarikatın gizli toplantılarında ağızdan ağza yayılmıştır.

Şimdi buraya kadar anlatılanların tamamı kaynaklarda kolayca bulunabilecek klasik anlatımlardır ve ayrıca Haçlı Seferlerini klasik anlatımlara göre sıralayacak olursak sayısı dokuza kadar gider ve ilk üçünün bilinen tarihleri aşağıdaki gibidir.
  • Birinci Haçlı Seferi     1096 - 1099
  • İkinci  Haçlı Seferi      1147 - 1149
  • Üçüncü  Haçlı Seferi  1189 - 1192
Ancak bu ilk üç sefer dışında 1154-1169 yıllarında arasında yapılan Mısır işgali çok önemli yer tutar. İlk Haçlı Seferi’nden sonra Kudüs’te iskan tutan Tampliyerler Örgütü zamanla sayısını artırmış ve bunun akabinde de öncülüğünü yine Tampliyerlerin çektiği gruplar Mısır’a hareket etmiştir. İddialara göre Kudüs işgali sırasında Tapınak bölgesinde yaptıkları kazılarla elde ettikleri hazinelerin dışında, Eski Mısır Hanedanlığına ait hazineleri de ele geçirmek için Mısır’a hareket etmişlerdir. Tampliyerlerin Kudüs’te bulundukları sırada Kabalist Yahudilerden pek çok gizli öğretiyi aldıkları ve bunun yanı sıra Mısır işgali sırasında da, bölgede hala eski Mısır Öğretilerini uygulayan gizli örgütlere iletişime geçtikleri ve onlardan da Antik Mısır büyülerini ve kadim bilgileri ele geçirdikleri söylenmektedir.

Aslında, başka bir makalenin konusu olacak kadar derin bir mevzu olsa da  burada dipnot olarak şunu da eklemek isterim ki; 1054’te Doğu Roma İmparatorluğun’da Büyük Ayrılış(Ortodoksluğun Doğuşu ve Vatikan’ın Doğu Roma’yı aforoz etmesi) vakasıyla başlayan ve öncüğünü ünlü Din Rahibi, İmparator Danışmanı, Simyacı ve Felsefeci Michellos Psellos’un çektiği Hermetik öğretiler ve bunların sonucunda ortaya çıkan “Doğu Biraderleri Birliği” nin de Tampliyerlerle olan münasebetleri ve etki altında bırakmış olmaları da bu konuyla yani Tampliyerlerin gizli amaçlarıyla çok bağlantılıdır.

Tabi burada işin en önemli kısmı; normalde Hristiyan gibi görünen ve Papa’nın emri ile kutsal topraklara inen Hristiyanlar arasında bulunan bu özel grubun ilk olarak “dokuz” kişiden oluşmasıdır. Paganizm ile ilgilenenler dokuz sayısının Pagan’lar için önemini ve çıkılan bu serüvende kişi sayısının neden dokuz olduğunu anlayacaklardır. (Detaylı bilgi almak isteyenlere Baran Aydın – Hankah kitabı tavsiye edilir.)

Tampliyerler zaman içinde büyük bir servet biriktirmeyi başarmışlardı. Batı'nın yalnızca en büyük askeri gücü olmakla kalmıyorlar, aynı zamanda en etkin bankerleri olarak da göze çarpıyorlardı. Ayrıca, katedraller inşa ettiriyorlar, uluslararası ilişkilerde arabuluculuk yapıyorlar, hatta Avrupa'nın tüm saraylarında mabeyincilik görevini de üstleniyorlardı.

Not: Mabeyincilik görevi kısaca sarayda bulunan kralların dışarıyla olan ilişkilerine bakan, buyruklarını ilgililere bildiren, bazı kişilerin dileklerini kendisine ileten görevli.  

Yalnızca para ticareti yapmakla yetinmiyorlar, aynı zamanda fikir alışverişinde de bulunuyorlardı. Yahudi ve İslam kültürleri ile, uzun süreli ve içtenlikli ilişkileri sayesinde, yeni düşüncelerin, yeni bilgilerin ve yeni bilimlerin adeta takas merkezi durumundaydılar. Tampliyerler, dönemlerinin en gelişmiş teknolojisi üzerinde tekel kurmuşlardı. Silah üreticilerinin, duvarcıların, deri işçilerinin, mimar ve mühendislerin en iyileri emirlerindeydi. Kadastro, haritacılık, yol inşası ve denizcilik alanlarında gelişmelere doğrudan katkıda bulunuyorlardı. Kendi limanları, tersaneleri, askeri ve sivil donanmaları vardı. Denizcilikte manyetik pusula ilk kez Tampliyerler tarafından kullanılmıştı.

Peki bu maddi hazineleri ve manevi kadim bilgileri Orta Doğu ve özellikle Kuzey Afrika’dan toplayan bu söz de Hristiyan Hacıları koruyan Örgüt için ayrı bir konuşlanma yeri gerekmeyecek midir?

o   Fransa'da Toplu Tutuklanmalar ve Büyük Üstad Jasques de Molay’in İnfazı:

İsviçre tarihine baktığınız zaman kuruluş tarihlerini 1 Ağustos 1291 olarak tanımlarlar. İşte bu tarih tam olarak Tampliyerlerin altın çağını yaşadıkları dönemlere denk gelir.
Tampliyerler bu altın çağlarını yaşarken Avrupa’da pek çok krallık sefalet içindedir ve hatta bu örgüt Krallıklara faizle borç altın vermektedir. Tampliyerlerin bu ani yükselişi bir süre sonra Papa V. Clement’in de işine gelmemiştir.

Fransa Kralı Philip 1305 yılında Papa V. Clement'in huzurunda taç giymiştir. Kral Philip'in, Tampliyerlere karşı olan bu eylemi, yaklaşık bir yıl öncesinden, yani 1306'dan beri planlamakta olduğunu ve bu planı Papa ile birlikte düzenledikleri söylenir. Bundaki en büyük sebebin de babasından miras aldığı büyük borçlar ve karşısında hızla büyüyen bir güç karşısında önlem almak istemesidir. Bu sayede hem Tampliyerlerden hem de büyük bir borçtan kurtulacaktır.

1307 Yılında, tüm Hıristiyan toprakları üzerinde yaşayan Tampliyerlerin tutuklanması emrini veren de Papa V. Clement idi.

Tampliyerlerin son büyük üstadı Jacques de Molay'di. 1307 yeni yılında başlayan bu tutuklama sonrasında 7 yıl süren zindan hayatından sonra Kral Philip tarafından 1314 yılında Paris’te yakılarak infaz edildi. Son üstadın öldürülmesinden sonra Avrupa’da bulunan Tampliyerlerin bir kısmının İskoçya’ya , bir kısmının İsviçre’ye, bir kısmının İstanbul’a ve hatta bir kısmının da Amerika kıtasına kaçtığı bile söylenir. Özellikle Kanada’nın Oak Island bölgesinde bulunan ve Tampliyerlere ait olduğu iddia edilen bazı olası hazine gömü alanları aslında bu görüşü doğrular niteliktedir.

Klasik tarihte her ne kadar Tampliyerlerin çoğunluğunun İsviçre’ye 1314 yılından sonra kaçıp dağlarda yerleşip korunduğu ve burada yaşadığı söylense de aslında işin aslı öyle değildir. İsviçre’nin kuruluş tarihine baktığımızda 1 Ağustos 1291 olarak görürüz. İşte bu tarih aslında, 18 Mayıs 1291’de Tampliyerlerin Orta Doğu’da şimdiki İsrail bölgesinde Akre Kalesini ellerinden kaybettikten tam iki buçuk ay sonra, kasalarını Orta Doğu, Eski Mısır Hazineleri ve bunun yanı sıra Avrupa’nın pek çok köşesinde yarattıkları bankacılık/çek sistemi ile çok zengin duruma geçerek artık kendilerine ana bir üs kurma isteğinden kaynaklanan yerleşimleri sonucunda bugünkü İsviçre ortaya çıkmıştır. Bu kurulan yapının da “Konfederatif” bir yapı olduğunu eklemeden de geçemeyeceğim. (Bu konunun Amerika Birleşik Devletleri bağlantısına ileride değineceğiz.) 

Benim görüşüme göre, İsviçre’de Orta Çağ zamanlarından gelme ve hala devam eden 4 ana dili resmi dil olarak kabul etme geleneği de, büyük ihtimalle Tampliyerlerin sadece Fransız soylularından değil, Avrupa’nın farklı bölgelerinden gelen şövalyeleri de içlerinde barındırmasından kaynaklanıyor olabilir. Tampliyerlerin, Orta Doğu ve Afrika’da oldukları dönemde Kabala öğretisinden ve Eski Mısır Ezoterizminden etkilenmiş olabileceklerini söylemiştik. Switzerland yani İsviçre ülkesi. Swiss, Suisse, Schwiiz, Svizzera ya da La seure Isis(Suisse) Sister of Isis(Swiss) ‘ ın kısaltılmış halidir. Yani bir nevi kendi kan bağlarını ve öğretilerini Firavun Hanedanlığına bağlama uğraşında olan bir gruptan söz ediyoruz. Zaten Tampliyer Haçı ile İsviçre Bayrağına baktığımızda da bu büyük benzerliği rahatlıkla görebiliriz. Tek fark; bayrağın kırmızı zemin üzerine beyaz olması, Tampliyer Haçının ise beyaz zemin üstüne kırmızı renkte olmasıdır. İsviçre’de ayrıca şu anda da satılan “1291” isimli birayı görmeniz mümkündür. Özetle şunu diyebiliriz ki; şu an İsviçre olarak bildiğimiz ülke sınırları 1291 yılında Tampliyerler tarafından belirlenmiştir ve Orta Çağ zamanlarından başlayarak Avrupa’nın Bankacılık ve Paralı Asker Merkezi haline getirilmiştir.
    

İSVİÇRELİ PARALI ASKERLER ve VATİKAN

Günümüzde Vatikan’a baktığımızda, korunma işleminin Polis Gücü olarak İsviçre’li korumalar tarafından yapılmakta olduğunu görmekteyiz ancak normal tarih akışında 1859 yılına kadar bu koruma, askeri anlamda ve çok ciddi  yapılıyordu.

13. ve 19. yy lar arasında, yaklaşık olarak 1,5 milyon Paralı İsviçreli Askeri’nin yabancı ordulara hizmet ettiği ve bunların %25 ile 40 arasının asla İsviçre’ye dönmediği kaynaklarda bulunmaktadır.

1500’lü yıllarda İsviçre toplam popülasyonunun neredeyse %12 sinin paralı asker olarak dışarı topraklarda savaştığı söylenir. Bu gerçekten büyük bir rakamdır.

Yazar Jost Auf der Maur’un bu konu ile ilgili güzel bir tespiti vardır ve der ki; İsviçre, o dönemden başlayan  ve şu anda da devam eden barışçıl varlığını ve refahını tamamen dışarı asker ihraç etmeye borçludur.

Şunu da eklemek gerekiyor ki, her ne kadar İsviçreli Paralı Askerlerin Avrupa’daki varlığı ve yayılışı Tampliyerlerin ülkeyi resmi olarak kurmasından sonra başlıyor gibi görünse de, Roma İmparatorluğu zamanında Sezar, Avrupalı diğer kavimler ile savaşırken Cermenik kavimlerle iş birliği içinde olmuş ve beraber Keltler’e ve Galyalılar’a karşı savaşmışlardır. Şu anki İsviçre bölgesi de yine bu Cermenik kavimlerin yaşam alanı içindeydi. Yani kısaca; Roma İmparatorluğu(daha sonra Vatikan olarak yer değiştirmiştir) ile İsviçre arasında , aslında çok daha gerilere uzanan tarihi bağlar var diyebiliriz. Bu bakımdan Tampliyerlerin zamanla yer değiştirdiği bu paralı askerler pek çok krallığa hizmet ettiğinden, gerek Vatikan gerekse diğer ülke krallıklarıyla sıkı ilişkiler içinde olduklarını söyleyebiliriz.



  o  Fransız Devrimi ve İsviçreli Askerler:

1789/1799 yılları arasında Fransa'da gerçekleşen ve mutlak monarşinin devrilip, yerine Cumhuriyet kurulması ve Roma Katolik Kilisesi'nin ciddi reformlara gitmeye zorlanmasıdır. Tarih sayfalarında pek yazmasa da, ihtilal sırasında Fransız Asillerin yanında bulunan en etkili güçlerden biri yine Alp’lerden gelen Paralı İsviçreli Askerlerdir. Bu askerlerin başında bulunan en ünlü İsviçreli Albaylardan birine isim olarak Christoph Alton von Stoffel verilebilir. 19 Nisan 1780 doğumlu olan Stoffel, 1807 yılına kadar Fransız Lejyon Ordusunda hizmet etmiştir ve daha sonra da 1831’de Cezayir’in Fransızlarca ele geçirilmesinde de rol almıştır. Fransız Lejyonuna hizmet eden bu İsviçreli komutanlara Berner Ulrich Ochsnebein(1811-1890) , Albert von Tscharner(1875-1948) , Friedrich Glauser(1896-1938) gibi isimler de örnek olarak verilebilir.


  o  İngiliz Krallığı ve İsviçreli Askerler:

1855 – 1857 yılları arasında süren Kırım Savaşında İngiliz Krallığı dışarıdan paralı askerler almıştı ve bunların bir kısmını İsviçreli paralı askerler oluşturuyordu. Savaş bitiminde bir kısım askerin Türkiye’de kaldığı da söylenmektedir.




İSVİÇRELİLER’İN DÜNYA ÜZERİNDEKİ GÖÇLERİ ve OKÜLT İZLER

İsviçreliler’in dünya üzerinde pek çok ülkeye göçleri olmuştur. Şu an diasporada olan yaklaşık 2 milyon İsviçreli olduğu sanılmakta ve toplamda dünya genelinde nüfuslarının 7 milyon olduğu varsayılmaktadır. Tabii ki farklı ırklarla yapılan evlilikleri de hesaba katarsak diasporada olanlarının sayılarının bence 2 milyondan fazla olduğu söylenebilir.



Dünya üzerindeki İsviçre’li göçlerinde bence en önemli yeri Amerika’ya yapılan göçler tutar. Tarihte, Amerika Birleşik Devletleri’ne ilk göç eden İsviçreli olarak  Theobald (Diebold) von Erlach (1541–1565) bilinir. Ardından özellikle pek çok İsviçreli çiftçi 18. ve 19. yy larda bu göçlere devam etmiştir. Amişler olarak bildiğimiz ve hayatlarını çok sıradan geçirip, herhangi bir elektrikli alet kullanmayan bu koloni de aslında İsviçre kökenlidir.

o  İsviçre Göçleri’nin Amerikan Tarihine Etkisi:

Amerika’ya yapılan bu göçlerde büyük kısmı yeni topraklarda çiftçilik yapmak için gidenler oluştursa da, bunun yanına çok fazla beyin ve öğreti göçü de olmuştur diyebiliriz.

Amerikan İç Savaşı veya diğer adıyla Eyaletler Arası Savaş, Amerika Birleşik Devletleri'nin Washington'daki yönetimi ile bu ülkeden ayrılmak isteyen 11 Güney Eyaleti arasında çıkmış geniş kapsamlı bir iç savaştır. 11 Güneyli Eyalet Abraham Lincoln' un 1860 yılında başkan seçilmesiyle Jefferson Davis komutasında bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. 12 Nisan 1861 yılında ise Güney Carolina'daki Sumter Kalesi'nden ilk top atışıyla birlikte savaş başlamıştır.
Savaşın ilk sonucu; Lincoln'un duraksamalarına ve bazı Demokrat Parti'lilerin tepkisine rağmen köleliğin kaldırılmasıdır. 22 Eylül 1862'de hazırlanmaya başlanan, 1 Ocak 1863'te uygulamaya konan bu önlem, 13 anayasa değişikliği önergesinin oylanıp kabul edilmesiyle 31 Ocak 1865'te yasallaşmıştır. Ancak bu zaferden beş gün sonra Lincoln bir suikast sonucu öldürülmüştür. Bu arada Lincoln Suikasti ile İsviçre bağlantısı ileriki bölümlerde değinilecektir.

o  Amerika  Konfedere Devletleri:

Amerika Konfedere Devletleri (ya da yalnızca Konfederasyon) Amerika Birleşik Devletleri'nde 11 güney eyaletinin 1861'den 1865'e kadar oluşturduğu devlettir. Amerikan İç Savaşı Amerika Konfedere Devletleri ve Amerika Birleşik Devletleri arasında olmuştur. Çok kısa sürse de bu dönemde güneyin konfedere bir yapıya geçmesinde, İsviçre’de yıllar önce zaten konfedere yapı oluşturmuş olan İsviçrelilerin etkisinin olduğu görülmektedir. Bu armalar günümüzde bile Amerika’nın özellikle güney kısımlarında pek çok yerde görülmekte, uzun yolculuklar yapan motorcular da sıklıkla kullanmaktadır.




o General Albert Pike, İsviçreli Phileas Walder ve Palladian Riti:

Amerikan Bağımsızlık Savaşı devirlerinde Albert Pike da orduya katılmıştır. Meksika-Amerika Savaşı sırasında orduda uzun süre görev yapmış ve 22 Kasım 1861 tarihinde generalliğe yükselmiştir. Özellikle Amerikan İç Savaşı sırasında Amerikan yerlilerine karşı birleşik elçi olarak tayin edilmiştir. Bu tayin sonucu yerlilerle başarılı antlaşmalar da yapmıştır ve bunların en önemlilerinden biri Cherooke şefi John Ross ile olanıdır.

Albert Pike asker kimliğinin yanı sıra bir yazar, avukat, okültist ve 33ncü dereceden bir farmasondur. Yazdığı bazı şiir kitaplarının yanı sıra en önemli eseri farmasonluğun önemli eserlerinden biri olarak görülen “Morals and Dogma” kitabıdır. 

O dönemlerde tarih sahnesinde önemli bir kişilik olarak öne çıkmış olan Pike’ın aslında sahne arkasında bir akıl hocası ve sağ kolu bulunmaktadır. Bu kişi de İsviçre asıllı Phileas Walder’dır. O da Pike gibi 33ncü dereceden farmason, okültist ve bir majisyendir. Pike aynı zamanda, yine en üst derece bir farmason olan ve 1834’de İlluminatinin başı olarak kabul edilen İtalyan Giuseppe Mazzini ile de yakın ilişkiler içinde olmuştur. Pike sonraki dönemde içlerinde Giuseppe Mazzini , İngiltere Lordu Henry Palmerston ve Almanya’dan Otto von Bismarck’ın da olduğu bir Palladian Ritini kullanarak Lusiferyan bir şemsiye altında tüm bu farmason grupları birleştirmeyi amaçlamıştır ve bu masonik grupların organize edilmesinde ona en büyük yardımı yine arka planda gizli bir el olarak kalan Phileas Walder yapmıştır. 

Palladian Riti, diğer adıyla Bilgeliğin Hükümdar Konsülü resmen 1737 yılında Paris’te kurulmuştur ve bu gizli cemiyete hem bay hem de bayan üyeler kabul edilmiştir. Elbette bu tip okültist gruplar pagan gelenekten gelme bu köklerini sürekli olarak dünyanın ilk zamanlarına bağlama uğraşında olmuşlardır.

Phileas Walder’ın kızı Sophia Walder da aynı şekilde bu şeytani yapının içinde doğan, büyüyen ve tüm öğretilerini babasından kazanmış bir kişiliktir. İş o kadar büyük sapkınlığa varmıştır ki; rivayete göre Sophia Walder 1896’da Kudüs’e gider. Orada şeytani cinlerden Bitru ile beraber olup bir kız çocuğu dünyaya getirir. Ardından bu kız büyüyecek ve o da 33 yıl sonra Decarabia adlı şeytani bir cin ile ilişkiye girerek sonunda Anti-Christ yani Deccal (1962) dünyaya gelecektir. Yani burada asıl planlanan; Phileas Walder’ın kanını taşıyan bir “şeytani canlıyı” dünyaya getirmektir.

Bu resimde de Sophia Walder’ın üzerindeki beyaz kıyafetin üzerinde bulunan ve İsviçre Bayrağına benzeyen kırmızı haç dikkat çekmektedir.

Albert Pike’ın Mazzini’ye yazdığı ve içinde geleceğe dair şeytani projeksiyonların barındığı, şu anda da Londra Britanya Müzesinde saklandığı rivayet edilen meşhur bir mektuptan söz edilir. Bu mektubunda Pike, 3 tane Dünya Savaşından bahseder. İkisi zaten yaşanmıştır ve üçüncü savaşta bahsedilen projeksiyon çok ilgi çekicidir. Kısaca; Siyonist Politikacılarla İslam Dünyası arasında olacak olan bir savaştan, bunların bir birlerini yok edeceğinden ve sonunda kazananın İlluminati olacağından bahseder.




Bu arada resmi kaynaklarda Kafatası ve Kemikler(Skull&Bones) masonik örgütünün 1832 yılında William Huntington Russell ve Alphonso Taft tarafından Yale Üniversitesi'nde kurulduğu belirtilse de, diğer kaynaklarda bu örgütün 1737’de Paris’te kurulan Palladian Riti’nin bir uzantısı olduğu kaynaklarda geçmektedir. Bu arada Skull&Bones Örgütü de çok geniş ve derin bir konu olduğundan, farklı bir makalede ele alınacaktır.



o   Ku Klux Klan:

Ku Klux Klan (KKK), 24 Aralık 1865 ABD'de Tennessee'de kurulan siyahi karşıtı aşırı faşist bir gizli örgüttür. Kurucuları; Büyük Büyücü olarak bilinen Nathan Bedford Forrest, Yüzbaşı John C. Lester, Binbaşı James R. Crowe, John D. Kennedy, Calvin Jones, Richard R. Reed, Frank O. McCord'dır. 

Örgüte katılanlar arasında da, iç savaş öncesi kurulmuş olan "Knights of the Golden Circle" (Altın Çember Şövalyeleri) adlı gizli cemiyetin üyelerinin çokluğu dikkat çeker.

Zaten bu örgütün isim kökenine baktığımızda aslında “Kuklux” şeklindedir. Kuklos yada Kyklos eski Yunancada “Çember” anlamına gelir. Cycle ve Circle kelimeleri de buradan türemiştir. Klan kelimesi Keltçe’den gelmektedir ve anlamı aile, kavim şeklindedir. 

Bu örgütün üyelerinden biri de Albert Pike’tır ve ne tesadüftür ki Amerikan İç Savaşından sonra 1865’te Abraham Lincoln’e suikast düzenleyen tiyatrocu John Wilkes Booth da Altın Çember Şövalyeleri gizli cemiyetinin üyesidir.

Ku Klux Klan’in logosunda da yazdığı üzere kendilerini Amerika’nın “Görünmez İmparatorluğu” olarak gören faşist bir yapıdan söz ediyoruz. Armanın merkezindeki beyaz haçın İsviçre Bayrağına benzerliği şaşırtıcıdır. Bunun yanı sıra tam merkezdeki “6” sembolizmi de yine deccaliyetin kutsal sayısı “666” ya ithafen yapılmış olabilir. (Beyaz haçın dışında kullanılan siyah çizgilerin, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi tanklarının üzerine boyanmış olan logolara benzerliği de şaşırtıcıdır.)



Tarih sahnesinde tüm bu gizli ve karanlık cemiyetler mevcutken, tarih sahnesine İsviçre asıllı olarak geçen Phileas Walder dışında bir de Eliphas Levi karakteri göze çarpmaktadır. 1810 – 1875 tarihleri arasında yaşamış, asıl adı Alphonse Louis Constant olan Fransız Lusiferyan, farmason, okültist ve majisyen bir kişidir.

Eliphas Levi isminin zaten takma bir isim olduğunu resmi kaynaklardan biliyoruz. Bana göre Phileas Walder isminin de bir lakap olma olasılığı yüksektir. Şöyle ki; Günümüz Mısır’ında Aswan şehrinde yer alan “Philae Tapınağı” antik dönemde Tanrıça ISIS’e adanmıştır. Yani bu her iki okültist kişiliğin de isimlerini bu tapınağa atfen değiştirdiğine inanıyorum.



Eliphas Levi'nin çizdiği ünlü Baphomet resmi. Baphomet'in sağ eliyle negatif ve kötü enerjiyi alarak, sol eliyle yeryüzüne ulaştırdığı tasvir ettiği söylenmektedir.

Baphomet/Bafomet sözcüğünün kökeni kesin olarak bilinmemektedir. Ancak dönemler içerisinde çeşitli iddialar ortaya atılmıştır.

Yunancada hikmet anlamına gelen Sophia sözcüğünün Atbash şifrelemesi olduğu iddia edilmiştir. Bu şifreleme İbrani alfabesinde kullanılan ve harflerin sondan başa doğru yazılması esasına dayanan bir tekniktir. Bafomet kelimesi İbrani alfabesinde yazılıp üzerinde Atbash uygulandığında Sophia kelimesi türemektedir.
  • Yunancadaki Baphe (vaftiz) ve Metis (ustalık) kelimelerinin birleşimi olduğu iddia edilmiştir.
  • İdris Şah'a göre Bafomet kelimesi Ebu Fihamet (Anlayışın Babası) kelimesinden türetilmiştir.
  • Levi'ye göre bir dizi Latince kısaltmadır. Temp. ohp. Ab - Templi omnium hominum pacis abhas (İnsanlar arasındaki barışın babası)
Bence bu kelimeye atfedilen bu anlamların hepsi birer uydurma ve aldatmacadır. Çünkü kendilerini pagan köklere bağlayan, tüm ezoterik öğretileri Antik Mısır’dan aldığı iddia edilen ve izlerini de pek çok şekilde günümüz yapılarında da gördüğümüz bir gizli cemiyet kesinlikle ama kesinlikle vereceği bir isme çok daha antik bir dille kriptolama yapar diye düşünüuyorum. İşte bu noktada gelin Dr. Sean Hross’un yorumuna göz atalım:

“BA = the part of the soul believed to be able to fly and was able to leave the tomb and revisit the dead person's haunts in the mortal world and journey in the Underworld.

PaH = to arrive, 

Phi = to fly or heaven, 

ME = the pyramid (also mer or meru); this is in demotic the written language of the Pharaohs. 

So BA-PaH-ME or Baphomet means “the soul arrives in the pyramid” being the direct translation from pharaonic. (In the early times the Templars were French and in French T is not pronounced)

Yani Türkçe olarak kısaca; “ölmüş kişinin geri gelecek ruhunun ona piramitte ulaşması” gibi bir anlamı taşır ve bana göre de çok daha okült bir anlam taşımaktadır. “

Not: Antik Mısır’daki “KA” ve “BA” üzerine kurulu dini inanç sistemi ve bu sembolizmanın anlamları üzerinde durulup araştırılması gereken bir konudur.



o   Güneş Tapınağı Örgütü: (O.T.S.)

Fransızcası Ordre du Temple Solaire (OTS) olan bu gizli örgüt ve Uluslararası Güneş Geleneği Organizsyonu (International Chivalric Organization of the Solar Tradition ) yada kısa adıyla Güneş Tapınağı(The Solar Temple) , Tampliyerlerin idealleri üstüne kurulmuş örgütlerdir. OTS 1984 yılında İsviçre’nin Cenevre kentinde Joseph Di Mambro ve Luc Jouret tarafından kurulmuştur.
Bazı tarihçilere göre bu örgütün ilham kaynağı aslında 1952 yılında  Fransız yazar Jacques Breyer tarafından kurulan Güneş Tapınağı Hükümdarlık Örgütü’dür.

OTS örgütü belki de adı seri cinayetlerle öne çıkmış ve pek çok kez ilişkilendirilmiş ve özellikle 1994 – 1195 te yaşanan toplu intiharlarda da adından söz ettirmeyi başarmıştır.

o Octagon(Sekizgen) Sembolizmi ve İsviçre:

İsviçre ve Fransa’da bulunan ve Tampliyerlerden kalma yapıları incelediğimizde karşımıza pek çok, Octagon sembolizmi ile inşa edilmiş yapılar çıkar. İsviçre’nin önemli meydan ve yapılarında Obeliskler, ISIS heykelleri ve Oktagonal yapıları çokça görmeniz mümkündür.

Bu sembolizma gerek İslam’da gerekse de Taoizm’de önemli yer tutar. Bu sembolizmanın farklı inanış biçimlerindeki anlamlarını René Guénon çok güzel bir şekilde açıklamaktadır. Ancak bu bahsettiğimiz yapı yani Tampliyerlerin öğretilerinin büyük kısmı yukarıda da bahsedildiği üzere Antik Mısır kökenli olduğu için, bu sembolizmanın Antik Mısır’daki karşılığına bakalım:

"The Ogdoad", Antik Mısır’da Hermopolist'te tapınılan sekiz tanrıyı temsil eden sözcük.

Ogdoad tanrıları genellikle hayvan başlı insanlar olarak ya da sadece kurbağa ve yılanlar olarak tasvir edilmişlerdir. Dört çift olarak çizilmişlerdir; erkekler kurbağa, kadınlar ise yılanla özdeştirilmiştir. Mısırlılar dünya yaratılmadan önce bu 8 tanrının "karanlık su küme"sinde yaşadığına inanırlardı, kaosun dört kurbağa tanrısı ve dört yılan tanrıçası. Bu tanrılar şunlardı; Nun ve Naunet (su), Amun ve Amaunet (görünmezlik), Heh ve Hauhet (sonsuzluk) ve Kek ve Kauket (karanlık) 



Kökeni Antik Mısır metinlerinde de geçen Paganik bir inanç üzerine kurulu bu sembolizmanın benzerini bugün İsviçre-Fransa sınırına kurulan CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) ‘ de, Büyük Hadron Çarpıştırıcısının kesit görünüşünde de görmek gerçekten ilginç ve şaşırtıcıdır. Bunun dışında CERN ile ilgili diğer ilginç bir nokta da bu büyük Uluslar arası Bilim Tesisi’nin logosudur. CERN logosuna dikkatli bir şekilde baktığımızda iç içe geçmiş üç tane 6 sayısını görmek hiç de zor olmayacaktr. “666” şeytan sembolizmalarından birisi. Bunun dışında CERN tesisine konan ve Hinduizm’de “Yok Edici Tanrı” olarak geçen Lord Shiva’nın heykelinin bulunması da soru işaretlerini artıran diğer bir noktadır.

Not: CERN’de yapılan deneyler ve bu tesisin gizli yüzü bir başka makale konusudur.





·        İSVİÇRE VE NAZİ İLİŞKİLERİ

   o 1929’daki  Büyük Buhran ve Öncesindeki Nazi – İsviçre(Tampliyer) Bağlantısı:

1929 yılında Amerika’da merkezli olarak görünen ve tüm dünyayı etkileyen büyük buhran olmadan evvel 1923 yılında Adolf Hitler Zürih’i ziyaret etmiştir. 26 Nisan 1894 Mısır doğumlu Alman Rudolf Hess de o yıllarda Zürih’te öğretim görmektedir ve 1993’te Nazi kuvvetlerine katılmıştır. Resimde ise Hitler’in yanında bulunan kişi İsviçre’li General Ulrich Wille Junior’dır ve Hitler’i Zürih’e kendisi davet etmiştir. 

General Ulrich Wille’nin Almanya ile bağları güçlüdür ve hatta kızı Almanya’da okul hayatını sürdürmüştür. Bu ziyaretinde Naziler finans edilmeye başlanarak ilk olarak elden 120,000 İsviçre Frankı verildiği iddia edilir. 1924’te yapılan ve başarısız olan Nazi Darbesinin de, İsviçre’den sağlanan bu finansal kaynakla yapıldığı diğer bir iddiadır. Bu ziyaret Hitler’in İsviçre’yi ilk ve son ziyareti olmuştur. İddialara göre bundan sonraki süreçte finansal akış ziyaretlerle değil, daha güvenli bir yol ile yani UBS (Union Bank of Switzerland)  ile sağlanmıştır.

Zürih ziyaretinde Hitler Villa Schönberg’te kalmıştır. Villa’nın sağ tarafındaki Tampliyer Haçı dikkat çekmektedir.



Ekim ayı 1929 yılında başlayan bu ekonomik çöküş tüm dünyayı etkilemiştir ve ilk tetikleyici etkenin Amerikan Borsası’nın çöküşü olduğu söylenir. Dr. Sean Hross’un iddialarına göre Amerikan Borsasında yapılan büyük manipülasyonlarla zavallı Amerikan halkının paralarının büyük bir kısmı bir anda Amerikan Merkez Bankasından İsviçre Merkez Bankasına(UBS – Union Bank of Switzerland) aktarılmış olabilir. Banka logosundaki sembolizmaya baktığımızda ise karşımıza 3 kez tekrarlanmış V sembolü, hegzagonal bir şekil ve çift taraflı 666 sembolü dikkat çekmektedir. Bu semboller Tampliyerlerin öğretilerinde çokça yer almaktadır. Bunun yanı sıra Vatikan’da kullanılan ikili anahtar sembolizmasının da İsviçre Bankasının logosuna benzerliği, aslında aralarında yüz yıllardır süre gelen anlaşmayı da gösteriyor diyebiliriz.



Bu büyük finansal aktarım tabii ki dünyada büyük bir dengesizliği ortaya çıkarmış ve bu durum 1939’a kadar sürmüştür. Her nasılsa bu büyük buhrandan sadece 6 ay sonra, 17 Mayıs 1930’da  Reichsbank'ın genel başkanı ve Nazi Almanya’sının Ekonomi Bakanı Hjalmar Schacht Hitler ile Basel’de buluşmuştur.


Uluslararası Ödemeler Bankası yani BIS (Bank for International Settlements)büyük buhrandan sadece çok kısa bir süre sonra 1930 yılında, Almanya’nın söz de savaş tazminatı ödemelerinin yönetimi amacıyla kurulmuş İsviçre’nin Basel şehrinde kurulmuştur. (Kaynaklarda, M.Ö. 1100 lerde bugünkü Lübnan’da Fenikelilerce yapıldığı kayıtlı olan Baalbek şehrini ve Fırtına Tanrısı Baal’ı da anmadan geçmeyelim


o  İsviçre ve Hitler Yemini:

Hitler yemini, bağlılık yemini yada Almanca şekliyle Reichswehreid’dir. Bu yemin 1934 – 1945 yılları arasında Alman Askeri Gücü’nde görevli askerler, çalışanlar ve Nazi Almanya’sındaki sivil çalışanlar tarafından Hitler’e sadakatin göstergesi olarak bir seremoni eşliğinde edilir.

Türkçesi şu şekildedir; “Yemin ederim ki Tanrı ve azizlere;Hitlere itaatli olacağıma, Führer'in Krallığına onun insanlarına, baş komutanın silahlı güçlerine,her an cesur bir asker gibi hazır olacağıma,yaşamam pahasına bu andı koruyacağıma. Zafere Selam Olsun”

Bu yemin edilirken sağ el havada ve baş parmak, işaret parmağı ve orta parmak açık şekilde tutulur. Yani kısaca bir trinite(üçleme) gösterilir. Çok ilginçtir ki aynı sembolizmayı gerek Eliphas Levi tarafından resmedilmiş şeytani Baphomet tasfirinde, gerek Vatikan’ın muhafızları olan İsvçire’li askerlerin yemin töreninde, gerekse de İsviçre parlamentosundaki parlamenterlerin yemin törenlerinde  görmekteyiz.  Dr. Sean Hross bu triniteye Baphomet’in Horus Matriksi adını verir. Yani kökeni yine Antik Mısır’a uzanır . Kısaca IHS à “Isıs – Horus – Seth”  için edilen yemin.

















Polonya’nın işgalinden sonra , İkinci Dünya Savaşı  sırasında İsviçre’nin Nazi desteğini kamufle etmek için aşağıda görüldüğü gibi,  İsviçre destekli askeri tank ve uçaklarda Beyaz Haçın içine Siyah Haç eklemesi yapılmıştır.



İSVİÇRE’DE YÜZYILLARCA SÜREN ÇOCUK KÖLELİĞİ

İsviçre’nin gizemli ve karanlık tarihinde ele alınması gereken diğer bir konu da 1950 yıllarına kadar süren “çocuk köleliği” dir. Özellikle çok fakir ailelerin yada evlilik dışı doğan çocuklar müzayedelerde satılıyorlardı yada çok ucuz işçi gücü olduklarından çiftliklerde kullanılıyorlardı. Almanca’da Verdingkinder yani “ıskarta çocuk” olarak isimlendirilen bu çocukların müzayede çekici karar verdikten sonraki dramları hep aynıydı. Dayak, cinsel istismar ve kimi zaman ölüm.

Yerel otoritelere ödenen ücretle bu çocuklar ya çiftçilere ya da fabrika sahiplerine teslim ediliyordu. İkamet ve yiyecek sorumluluğu artık bu kişilere geçiyordu. Çocuklar, yaptıkları iş karşılığında kendilerine az da olsa bir ücret ödeneceğini sanarken aslında pratikte bu hiç öyle olmadı. Çünkü zaten para kazanması gereken kişi, onu köle olarak müzakerede satarak kazanmıştı.

Tarihçilerin tahminine göre sadece 1930 larda bile, evlilik dışı ilişkiden doğan yada boşanmış fakir annelerden doğup köle olarak satılan çocuk sayısı 12.000 civarındadır. Bu köle ticareti nihayet İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra , çiftçilikte teknolojinin gelişimi ve genç insan gücüne olan gereksinimin azalması sebebiyle zamanla sona ermiştir.

Belgesel film yapımcısı Peter Neumann, köle olarak kullanılan bu çocukların acı dramını ilk olarak büyük babasından dinlemiştir. Büyük babasının çileli çocukluk hikayesi ve geçmişini unutma çabası, Peter’ı bu konuyu araştırmaya itmiştir.

Peter, eski acılı günlerle dolu hatıraları deşmeye gönülsüz , fiziksel ve cinsel istismara maruz kalmış pek çok köle kurbanı bulmuştur ama bunun yanı sıra bulduklarına kıyasla pek çoğu da, bu durumla kendi içlerinde bile yüzleşmeye hazır olmayan, diplerde çok ağır travmalar geçirmiş ve onları deşmeyi korkan insanlardır ve onlar maalesef geçmişleriyle utanç duymakta ve bunu kimseyle paylaşamamaktadırlar.

Sayıları çok fazla olan ve günümüzde reşit yaşına ulaşmış bu Verdingkinder vakası mağdurlarından biri olan Turi Honegger, bu ürkütücü deneyimlerini paylaşmak için gönüllüydü ve henüz 14 yaşında iken evinden alınıp çalıştırılmak üzere bir çiftliğe götürüldüğünü anlatıyor. Dediğine göre hayatı uyumak ve çalışmaktan ibaretti. Çok az miktarda yemek veriliyor ve herkes tarafından dışlanıyordu. Görünmez gibi hissettiğimi ve hatta var olmadığımı bile sandığımı hatırlıyorum diyor. Merdiven basamaklarının altında uyuduğunu, aile yemek masasından uzak olduğunu ve hatta oradan kaçmak için bile kendisine kimsenin yardım etmediğini ekliyor.

Bay Honegger şu an 80 yaşında emekli bir gazeteci ve kendisinin düzenli olarak, patronu olarak görülen çiftçi tarafından dövüldüğünü ve çiftçi onu döverken de etrafta bulunan digger kişilerin sırtını Marco Leuenberger’in çevirip oradan uzaklaştığını söylüyor. Bir keresinde çiftçinin kendisini çok kötü dövdüğünü ardından çiftçinin karısının dayanamayıp ona merhamet gösterdiğini ve yaralarını sildiğini ve yatağa koyduğunu ancak bunu gören çiftçinin daha da kızarak kendisini oradan alıp direk ahıra kapattığını anlatıyor. Tabi orada günlerce kilitli bırakılması ve hayvanların yediklerinin yemek zorunda kalması da durumun ne kadar acı ve vahim olduğunu gösteriyor.

Bir tarihçi olan Marco Leuenberger’in yaptığı araştırmalara göre, 1850 – 1950 yılları arasındaki 100 yıllık dönemde , toplam İsviçreli çocukların belki de %5 ila 10 arasının aileleri tarafından çalıştırılmak üzere dışarıya başka çiftliklere gönderildiğini veya direk köle olarak satıldığını anlatıyor. Kendisi ayrıca İsviçre Hükümetinin , ulusal boyuttaki bu kayıtları yayınlaması için mücadelesini sürdürmektedir.

İstenmeyen çocukların dışlanması/satılması ticareti 19. yüzyılın başlarında başlamıştır. Bu vakalar çoğunlukla Almanca konuşulan kantonlarda yaşanıyor gibi görülse de bunun yanı sıra İtalyanca konuşulan Tikino bölgesinde de görülmüştür.

Tarihçilerin dediklerine göre, 1820 öncesi kayıtlar elde olmadığı için bu çocuk köleliği ve tacirinden toplamda ne kadar kişinin etkilendiğini tam olarak söylemeye imkan yoktur ve hatta elimizde kayıtlar olmamasına rağmen, kimi çocuklar yerel otoritenin haberi olmaksızın kayıt dışı satılmış yada pazarlanmış da olabilirler.

Yalnızca Bern Bölgesinde, 1850-1900 yılları arasında yaklaşık 300.000 çocuk, zorla çalıştırılmaya zorlanmış veya çiftliklere müzayedelerle satılmıştır. Bu Verdingkinder’ler için halka açık yapılan müzayedeler 1930 lara kadar sürmüştür.

Marco Leuenberger şunu da ekliyor ki; işin en acı tarafı bu çocuk köle açık artırmalarının tamamen izinli ve yerel otoriterinin kontrolü altında yapılmasıydı. Tabii bu duruma gelen açıklamalardan biri de, o dönemde İsviçre’nin çok fakir bir tarım ülkesi olup, ucuz işçi gücü karşılığında gelir elde etme çabaları olarak gösterilir. Çiftçilerin, köle çocukları kiralaması yada satın alması için yerine getirmeleri gereken bir kriter yoktu. Tek yapmaları gereken şey daha fazla işçiye sahip olduklarını göstermekti.

Bay Honegger, geçmişinde İsviçre’de yaşadığı bu acılı, dramatik çocukluk hayatını 20 yıl önce kaleme almak istedi. Kitap yayımcısı ona, özellikle inanılması zor kısımları kitaptan çıkarmasını ve tonunu yumuşatarak tekrar yazmasını söylemiş çünkü sanmış ki, bu tip bir olayın İsviçre’de olduğuna hiç kimse inanmayacak ve bu konu halk arasında konuşulması çok zor olan bir tabuymuş.

Bu olayların popüler topluma yansımasını direk filmlerde olmasa da, ülkemizde de yıllarca ulusal kanalda yayınlanan Heidi çizgi filminde görmekteyiz. Alp’ler, peynir ve çikolatadan sonra İsviçre’nin simgelerinden biri sayılan Heidi’yi hatırlayın. Kırmızı yanaklı, basit elbiseli, hiç yorulmadan herkesin yardımına koşan bu kız çocuğu, hep çıplak ayaklarıyla geçer öykülerin içinden. 

Onun büyük babası olarak izlediğimiz yaşlı çiftçiyle arkadaşı Peter’in ayakkabıları varken Heidi, keskin taşların üzerinde ve soğuk havalarda bile hep çıplak ayak koşar keçilerin peşinden.Yaratıcısı Johanna Spyri, 53 yaşında yazdığı Heidi aracılığıyla, çıplak ayaklı çocuklar gerçeğinin üzerindeki toplumsal sır örtüsünün bir ucunu kaldırmıştır. Küçük kahramanı aracılığıyla, doğaya, insanlara, hayata Alpler’in öksüz kızının gözüyle bakarken, bütün Verdingkinder’lerin çocuk dünyalarına ve duygularına dikkat çekmeye çalışmıştır. Heidi, İsviçre’nin toplumsal tarihinde hatırlanmak istenmeyen bir gerçeğin simgesidir ve onun çıplak ayakları bugün çocuklara karşı işlenmiş bir suçun yarattığı utancın üzerinde koşuyor. Heidi çıplak ayaklıydı; çünkü çıplak ayaklar, erkek ya da kız bütün “köle çocukları” diğer çocuklardan ayıran keskin uçurumun simgesiydi.

Benim yorumuma göre; "Avrupa’nın merkezine konuşlanmış, pek çok kişinin görmeyi yada yaşamayı arzuladığı , küçücük şirin bir ülke olan İsviçre, sadece günümüzün dar penceresinden bakılarak değil, “gizemli, karanlık ve dünyadaki pek çok büyük çaplı olaylara ve savaşlara yön vermiş tarihi geçmişi ve bu yaşanan olayların günümüzdeki yansımalarıyla çok iyi irdelenmeli ve araştırılmalıdır diye düşünüyorum.”

17 yorum:

  1. Müthiş ve bir o kadar da önemli bilgiler. Kaleminize sağlık. Elleriniz dert görmesin.

    YanıtlaSil
  2. Aydınlatmanın büyük düzeninden birleşik devlete ve tüm dünyaya selamlar, bu aydınlanmanın kardeşliğine katılmak için açık bir fırsattır.
    Kayıp rüyalar ve ayrıca herhangi bir kan kurbanı olmadan zenginlik ve mutluluğun ışığını görebileceğiniz yerler. Ayrıca, yeni üyelerimize, kardeşliğe katılmaları ve aynı zamanda da tercih ettikleri bir hayat için bu fırsatla birlikte, yatırımları ile tercih ettikleri bir yer ve evlerine katılmaları için 550.000 ABD Doları ödüyoruz.

    ILLUMINATE KATILAN YENİ ÜYELERE VERİLEN FAYDALAR.
    1. 550.000 USD USD nakit ödül.
    2. 150.000 USD USD değerinde yeni bir Şık Rüya ARABA
    3. Seçtiğiniz ülkede bir rüya evi satın aldı.
    Dünyadaki en iyi 5 ile randevu ayı.
    Liderler ve dünyanın en önemli 5 ünlüleri. Eğer ilgileniyorsanız, lütfen önceki e-posta adresi ile iletişime geçin = greatilluminate99@gmail.com



    NOT; Hindistan, Türkiye, Afrika, Amerika Birleşik Devletleri, Malezya, dünyanın herhangi bir yerinden katılabileceğiniz bu İlluminati kardeşliği
    Dubai, Kuveyt, İngiltere, Avusturya, Almanya, Avrupa. Asya, Avustralya, vb.


    Selamlar TEMPLE ILLUMINATE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ

    YanıtlaSil
  3. Bu, hepiniz için dünyadaki en büyük organizasyonun bir parçası olmanız ve kariyerinizin zirvesine ulaşmanız için açık bir davettir. Bu yılki işe alım programcısı başladığında ve yıllık hasat partimiz neredeyse el altında. Grandmaster bize her zaman sizin gibi insanlara ulaşma yetkisi verdi, bu yüzden bu fırsatı yakalayın ve büyük Illuminati organizasyonuna katılın, küresel birimimize katılın. Yoksul, muhtaç ve yetenekli getirmek
    Şöhret ve servetin önemini. Para kazan, şöhret, güç, güvenlik.
    işinizde tanınan, siyasi kariyer, ne yaparsanız yapın, en yüksek seviyeye yükselin
    Manevi ve fiziksel olarak korunmuş! Tüm bunları başaracaksınız
    bir göz parıltısı

    İlluminati'nin Satanizm, Luciferism veya herhangi bir din ile hiçbir ilişkisi yoktur. Bireysel üyelerimizin seçtikleri ilahları takip etmelerine izin verilirken, yalnızca insan türlerinin yararı ve korunması için çalışıyoruz.

    Bu yeni Illuminati dünya düzenine üye olmayı kabul ediyor musunuz?
    Ara ve WhatsApp +19735567426
    Mac carlosmacdonald234@gmail.com

    YanıtlaSil
  4. Bonjour
    Le spectateur est ici pour partager mon témoignage sur la façon dont j'ai finalement rejoint la hotte Illuminati et suis devenu RICHE, CÉLÈBRE ET PUISSANT, j'ai fait de mon mieux pour devenir membre de la hotte mais j'ai été arnaquie , avant de finalement tomber sur un témoignage sur le net alors j'ai contacté l'agent, j'avais tellement peur qu'il me isteme beaucoup d'argent avant de pouvoir rejoindre le capot mais à ma grande surprise il n'a demandé en iyi acheter les makaleler que j'ai fait et aujourd'hui je suis si heureux de le dire au monde qui est riche et a pu construire de nombreuses entreprises avec tout cela, j'ai la somme de 20 milyonlarca dolar compte staff et je suis également connu dans le monde entier avec les affaires qui m'ont été confiées par les Illuminati et qui ont aussi le pouvoir faire ce que je veux ... Daha fazla bilgi de l'aide ici est leur
    e-posta yetkilisi: lordmicheal5555@gmail.com
    Whats-app: https://wa.me/%2B3197005034579
    site Web: https://lordmicheal5555.wixsite.com/website

    YanıtlaSil
  5. Bonjour
    Le spectateur est ici pour partager mon témoignage sur la façon dont j'ai finalement rejoint la hotte Illuminati et suis devenu RICHE, CÉLÈBRE ET PUISSANT, j'ai fait de mon mieux pour devenir membre de la hotte mais j'ai été arnaquie , avant de finalement tomber sur un témoignage sur le net alors j'ai contacté l'agent, j'avais tellement peur qu'il me isteme beaucoup d'argent avant de pouvoir rejoindre le capot mais à ma grande surprise il n'a demandé en iyi acheter les makaleler que j'ai fait et aujourd'hui je suis si heureux de le dire au monde qui est riche et a pu construire de nombreuses entreprises avec tout cela, j'ai la somme de 20 milyonlarca dolar compte staff et je suis également connu dans le monde entier avec les affaires qui m'ont été confiées par les Illuminati et qui ont aussi le pouvoir faire ce que je veux ... Daha fazla bilgi de l'aide ici est leur
    e-posta yetkilisi: lordmicheal5555@gmail.com
    Whats-app: https://wa.me/%2B3197005034579
    site Web: https://lordmicheal5555.wixsite.com/website

    YanıtlaSil
  6. MERHABA
    izleyici nihayet Illuminati davlumbazına nasıl katıldığım ve ZENGİN, ÜNLÜ VE GÜÇLÜ olduğum hakkındaki referansımı paylaşmak için burada, davlumbazın bir üyesi olmak için elimden gelenin en iyisini yaptım ama sonunda bir tanıklık yapmadan önce birkaç kez dolandırıldım Bu yüzden ajanla temasa geçtim, o kadar korktum ki davlumbana katılmadan önce bana çok para isteyecekti, ama sürprizime göre sadece yaptığım eşyaları satın almak istedi ve bugün dünyaya anlatmaktan çok mutluyum zengin ve hepsi ile birçok iş kurabilmiş, kişisel hesabımda toplam 20 milyon dolar var ve ayrıca dünya çapında Illuminati tarafından emanet edilen ve aynı zamanda istediğimi yapma gücü ... Bir çok insanın yolumda olabileceğini biliyorum ve burada yardım istemek
    resmi e-posta: lordmicheal5555@gmail.com
    Whats-app: (+ 3197005034579)


    Dolandırıcılara dikkat edin ve 18 yaşından büyük olmalısınız.

    YanıtlaSil
  7. MERHABA
    izleyici nihayet Illuminati davlumbazına nasıl katıldığım ve ZENGİN, ÜNLÜ VE GÜÇLÜ olduğum hakkındaki referansımı paylaşmak için burada, davlumbazın bir üyesi olmak için elimden gelenin en iyisini yaptım ama sonunda bir tanıklık yapmadan önce birkaç kez dolandırıldım Bu yüzden ajanla temasa geçtim, o kadar korktum ki davlumbana katılmadan önce bana çok para isteyecekti, ama sürprizime göre sadece yaptığım eşyaları satın almak istedi ve bugün dünyaya anlatmaktan çok mutluyum zengin ve hepsi ile birçok iş kurabilmiş, kişisel hesabımda toplam 20 milyon dolar var ve ayrıca dünya çapında Illuminati tarafından emanet edilen ve aynı zamanda istediğimi yapma gücü ... Bir çok insanın yolumda olabileceğini biliyorum ve burada yardım istemek
    resmi e-posta: lordmicheal5555@gmail.com
    Whats-app: (+ 3197005034579)


    Dolandırıcılara dikkat edin ve 18 yaşından büyük olmalısınız.

    YanıtlaSil
  8. Selam,

    Ben Auckland, Yeni Zelanda'lıyım. Pazartesi günü mali durumla sıkışmıştım ve borcumu çözmek için 12.000 dolarlık acil bir krediye ihtiyacım var, bir arkadaşım bana Challot Kredi Yardımı ile tanıştı ve kredi başvurum ve en büyük sürprizim için Bay challot ile iletişime geçtim bugün başarıyla kredi.

    Hepinizi kredi başvurunuz için e-posta yoluyla Bay challot ile iletişime geçmeniz için bir krediye ihtiyacınız olduğunu söylüyorum: challotloan@gmail.com

    YanıtlaSil
  9. MERHABA
    izleyici nihayet Illuminati davlumbazına nasıl katıldığım ve ZENGİN, ÜNLÜ VE GÜÇLÜ olduğum hakkındaki referansımı paylaşmak için burada, davlumbazın bir üyesi olmak için elimden gelenin en iyisini yaptım ama sonunda bir tanıklık yapmadan önce birkaç kez dolandırıldım net bu yüzden temsilciyle temasa geçtim, davete katılmadan önce benden çok para isteyeceğinden o kadar korktum ama şaşkınlıkla sadece yaptığım eşyaları satın almak istedi ve bugün dünyaya söylemekten çok mutluyum Zengin olan ve hepsiyle birçok iş kurabilen, kişisel hesabımda 20 milyon dolar var ve ayrıca Illuminati tarafından bana emanet edilen ve aynı zamanda İstediğimi yapma gücü ... Bir çok insanın yolda olabileceğini ve burada yardım isteyebileceğini biliyorum.
    resmi e-posta: illuminatibrotherhood5555@gmail.com
    Whats-app: (+ 3197005034579)


    Dolandırıcılara dikkat edin ve 18 yaşın üzerinde olmalısınız.

    YanıtlaSil
  10. Rahminin meyvesini arayan bir kadın mısınız, evinizdeki çocukların seslerini duymak istiyorsunuz ama hamile kalamadınız artık endişelenmeyin çünkü Dr Ajayi kendi bebeğinize sahip olmanıza yardımcı olacak, karşı karşıyaydım. benzer bir durum bir adam büyük büyü tekeri Dr Ajayi'nin 9 aylık ayrılıktan sonra sevgili karısını eve geri getirmesine nasıl yardım ettiğini ifade ettiğinde, Dr Ajayi'ye ulaştım durumumu açıkladı, daha fazla ağlamamamı söyledi ve bir şifalı bitki hazırladı. benim için aldığım ve üç ay içinde ikiz erkek çocuklara hamile olduğum içki, şimdi gururlu bir anneyim. Herhangi bir yaşam durumu için büyü yapan Dr Ajayi ile iletişime geçin, o iyi bir adamdır. Viber veya WhatsApp: +2347084887094 veya E-posta: drajayi1990@gmail.com

    YanıtlaSil
  11. Herkese iyi günler, Dr Ajayi adında bir büyü ustasıyla yaşadığım deneyimi paylaşmak istiyorum, o çok güçlü bir adam, ataları tarafından farklı yaşam sorunları olan insanlara yardım etmek için kutsanmış, hayatımın en kötü evresini yaşıyordum çünkü kocam birdenbire boşanmak istediğini söyledi, nerede hata yaptığımı sordum ama cevap vermedi onun yerine evden taşındı bu çok garipti bu yüzden yardım arıyorum o zaman Dr Ajayi ile tanıştım. çevrimiçi yazımda, durumumu ona biraz danıştıktan sonra açıkladım, kocamın sekreteriyle birlikte çalıştığını ve onun büyüsüne kapıldığını öğrendim, büyük büyü ustası bana ne yapmam gerektiğini söyledi ve ben de onun talimatlarına uydum. Bugün, gururlu bir kadınım çünkü kocam evde benimle ve ikinci çocuğumuzu bekliyoruz, büyü yapan Dr Ajayi sayesinde, herhangi bir sorun için bir büyü tekerinin yardımına ihtiyacınız varsa Dr Ajayi haklı mükemmel ve güvenilir bir sonuç için kişi. Viber veya WhatsApp numarası ile iletişime geçin: +2347084887094 veya E-posta: drajayi1990@gmail.com

    YanıtlaSil
  12. Eski kocam beni ve dört çocuğumuzu başka bir kadın için terk ettikten sonra geri dönen, bozulan Evliliğim yeniden kurulduğu için çok heyecanlıyım. Birçok insanın Lover'ı onlara geri getirmesine yardım eden DR WALE ile tanıştığım için çok mutlu oldum, bu yüzden yardım için onunla da iletişime geçtim. DR WALE, kocamı geri getirmeme bu şekilde yardımcı oldu. Size çok teşekkür ederim DR WALE çünkü eski kocamın büyünüzle bana bu kadar çabuk döneceğini hiç düşünmemiştim. Sen en iyisisin ve dünyanın en büyüğüsün. Bunu okuyorsanız ve Eski Sevgilinize geri ihtiyacınız varsa veya kocanızın başka bir kadına taşınması gerekiyorsa, artık ağlamayın, şimdi DR WALE ile iletişime geçin. Kişisi: WhatsApp/Viber: +2347054019402 VEYA e-posta: drwalespellhome@gmail.com

    YanıtlaSil
  13. Kocam internetten tanıştığı başka bir bayanla yaşamak için evden çıktı ve bana boşanma belgeleri gönderdi. Kocama duyduğum sevgiden dolayı boşanmak istemedim, ailemin dağılmasını istemiyorum. Kadının, ailesinin yanına dönememesi için kocamı bağlamak için bir büyü kullandığından şüpheleniyorum. Kocamı nasıl geri kazanacağıma dair ipuçları arıyordum ve DR WALE'in birkaç aylık ayrılıktan sonra kocasını geri kazanmasına yardım ettiğini söyleyen bir yorumla karşılaştım ve yorumda bulunan DR WALE'in WhatsApp Numarasını aldım ve WhatsApp +2347054019402 ona sorunum hakkında cevap verdi ve bana cevap verdi ve bir hafta içinde kocamı geri kazanmama yardım etti ve şu anda kocam geri döndü ve daha da sevgi dolu ve ilgili. Yardım için DR WALE ile WhatsApp/Viber üzerinden de iletişime geçebilirsiniz: +2347054019402 veya E-posta: drwalespellhome@gmail.com iyi çalışmasına tanıklık etmekten çok mutlu

    YanıtlaSil
  14. ETKİLİ VE GÜÇLÜ AŞK BÜYÜSÜ KULLANICI DR WALE
    Beş (5) yıllık evliliğin ardından, sırf başka bir kadın ona büyü yaptığı ve beni ve çocuğu acı çekmeye terk ettiği için kocam tarafından reddedildim. Bir gün internette okurken, bu WHATSAPP +2347054019502'deki bu büyü tekerinin bir kadının kocasını geri kazanmasına nasıl yardım ettiğine dair bir yazı gördüm ve ona WHATSAPP'ına bir yanıt verdim ve bana bir kadının kocama büyü yaptığını söyledi ve bana yardım edeceğini ve birkaç gün sonra kocamı geri alacağımı söyledi. Ona inandım ve bugün hepinize bu büyücünün sevgilileri geri getirme gücüne sahip olduğunu bildirmekten mutluluk duyuyorum. çünkü artık kocamla mutluyum. DR WALE için teşekkürler. Ona WhatsApp/Viber Numarasından ulaşın: +2347054019402 veya E.mail: drwalespellhome@gmail.com Teşekkürler DR WALE. Tanrılarınız sizi her zaman iyiliğiniz için ödüllendirsin.

    YanıtlaSil
  15. BU DÜNYADA IŞIĞIN RESMİ İLETİŞİMİDİR
    NOT: İNSAN AÇIKLAMALARI DAHİL DEĞİLDİR
    Tapınak temsilcisiyle WhatsApp aracılığıyla iletişime geçebilirsiniz: +
    905344501179
    İş adamı, politikacı, müzisyen, öğrenci misiniz? Zengin, ünlü, hayatta güçlü olacak, bugün İlluminati kardeşlik kültürüne katılacak ve anında zengin olacaksınız. Haftada bir milyon dolar ve bedava bir ev. Bu dünyada nerede yaşamayı seçerseniz seçin, hatta ayda 50.000.000$ maaş kazanın...

    Illuminati üyesi olan yeni üyeler için avantajlar.
    Seçtiğiniz herhangi bir ülkede bir ev.
    2. 1.500.000 $'lık yeni bir rüya arabası.
    Dünyanın en zengin adamlarıyla tanışma fırsatı.

    Ortaklarımızla Gmail: illuminatiwordorder1995@gmail.com veya iletişim gerçek numarasıyla iletişim kurmak için en az 25 yaşında olmalısınız: WhatsApp: +905344501179

    YanıtlaSil
  16. Herkese iyi günler, eski kocamı nasıl geri aldığımla ilgili bu güzel haberi tüm dünyaya yaymak için buradayım. Her şey, kocamın beni başka bir kadınla, kadının büyücü olduğunu bilmeden aldatmasıyla başladı, kadının kocama yaptığı büyü, kocamın bana ve çocuklara karşı hislerini değiştirmesine neden oldu ve beş yıllık evliliğimizi bozdu. Bekar bir anne olmanın sancıları yüzünden kafam karışmıştı ve strese girmiştim, bu yüzden bir arkadaşımı aradım ve ona evlilikteki zorluklarımı anlattım, o bana DR WALE adlı bu büyük güçlü büyücü ile iletişime geçmem için talimat verdi ve yönlendirdi, talimat vermesinin ana nedeni DR WALE ile iletişime geçmemin nedeni, son zamanlarda internette bazı kişilerin güçlü büyü yapan DR WALE hakkında yazdığı bazı tanıklıkları okumasıydı ve çok memnun kaldım ve ondan mükemmel bir iş çıkaran yardım aramaya karar verdim. kocama büyü yaparak ve diğer kadının güçlerini kullanarak, onun bana geri dönmesini ve af dilemesini sağladım. Yaptığı iyi işlerden dolayı adını internette yayınlamaktan vazgeçmeyeceğim. Evlilik sorunu, boşanma sorunları, sevgilisini kaybetmiş veya ilişkiyle ilgili sorunları olan herkes için WhatsApp/Viber: +2347054019402 veya E-posta: drwalespellhome@gmail.com ile iletişime geçebilirsiniz.

    YanıtlaSil
  17. 23 yıldır birlikte hayatımı kurduğum kocam bana ve çocuklara tek kelime etmeden bıraktı. Her şey başıma yıkıldı ve sevdiklerimize ulaştım, kimse yardım edemedi. Hiçbir sorunumuz olmasa veya felaketle ilgili herhangi bir konuda kavga ettiğimizde bile boşanma davası açtığı bir zaman geldi. Dr Işıkolo imdadıma yetişti ve erkeğimle yaşadığım sorunu çözdü. Bizi tekrar bir araya getirdi ve eve, yanımıza döndü. Aslında hayat gizemli ve yaşadıklarımı yaşayacağımı hiç düşünmezdim ama hepsi benim için çalışan ve 48 saat sonra olumlu sonuçların söz verdiği gibi gerçekleştiğini bana garanti eden Dr. Işıkolo'ya teşekkürler. Şimdi onunla iletişime geçerseniz sorunlarınızı çözebilir.+2348133261196 numaralı telefondan WhatsApp'tan mesaj gönderin veya isikolosolutionhome@gmail.com adresine e-posta gönderin.

    YanıtlaSil