29 Kasım 2016 Salı

Giza’daki Büyük Sfenks’in Gizemi (Mystery of the Great Sphinx of Giza)

Antik Mısır deyince akla ilk olarak geçmişten günümüze kadar uzanan ve hala ayakta kalmayı başarmış 3 büyük Piramit ve Sfenks öne çıkmaktadır. Yıllar boyu süren araştırmalarda gerek arkeologlar gerekse araştırmacılar hem Piramitlerle ilgili hem de Sfenksle ile ilgili pek çok değişik iddiaları ortaya atmışlardır.

Bugünkü yazımızda Giza’nın Büyük Sfenks’ini ve bilinmeyen yönlerini mercek altına almaya çalışacağız.



İşe ilk olarak Sfenks’in etimolojik ve mitolojik anlamına bakalım. Aslında pek çoğumuzun bilmediği bir şey vardır ki; şu an Antik Mısır’dan kalma Piramit, Sfenks gibi yapıların isimleri antik Yunan dilinden günümüze geçmiştir. Antik Mısır’da Piramitlere Meru denmekteydi. Ayrıca Mısır ülkesinin ismi de Khem olarak geçmekteydi. 

Sfenks’in Eski Krallıklar döneminde nasıl isimlendirildiği bilinmiyor ancak Yeni Krallıklar döneminde( M.Ö.1550– M.Ö.1077 ) isminin “Hor-em-akhet” olarak geçtiği araştırmalarla bulunmuştur. Buradaki Hor kelimesi Horus’u simgelemektedir. Akhet ise Antik Mısır’da güneşin doğup battığı yer yada sıkça kullanılan çeviri şekliyle horizon / ışık dağı anlamlarına gelmektedir. Eski Mısır inancında Sfenks’in, yükselen güneşi karşıladığı için bir bakıma Piramitlerin koruyucusu olduğu da söylenir.

Şu an günümüzde kullanılan Sfenks kelimesi ise Yunan Mitolojisinde kanatlı aslan vücudu ve kadın başı olan bir yaratığı simgeler. Bu yaratık Thebes civarında dolaşan seyyahları pusuya düşürür ve onun sorduğu soruları bilemeyenleri bir çırpıda yutar. Efsaneye göre Oedipus ( Thebes'in Mitolojik Kralı, Laios ve Jokaste'nın oğlu. Babasını öldürüp, annesiyle evlenmiştir.) Sfenks’in sorduğu soruyu bilir ve sonunda Sfenks kendini öldürür.





Orjinali Sphinx olarak yazılan bu Yunanca kelime zamanla Latinceye geçmiştir ve oradan da günümüz İngilizcesinde kullanılan squeeze(sıkıştırmak, ezmek) kelimesinin de buradan türediği etimolojik kaynaklarda mevcuttur.

Bu etimolojik bilgilendirmeden sonra şimdi de Sfenks’in yakın geçmişteki keşfi ve ardından da günümüz biliminde Sfenks’in önemine ve hala açıklanmayı bekleyen büyük gizemlerine gelelim.

Büyük Sfenks(tamamen kumlarla kaplı halde iken) yakın geçmişte ilk olarak M.S. 1817 yılında Arkeolog Giovanni Battista Caviglia tarafından keşfedilmiştir. Takip eden birkaç on yıldan sonra nihayet 1925 – 1936 yılları arasında Arkeolog Emile Barazie’nin öncülüğünü yaptığı kazılarla günümüzde görülen haline kavuşmuştur. Günümüzde pek çok araştırmacı Sfenks’in aslında tamamen bitirilememiş, yarım kalmış bir yapı olduğu iddia etmektedir. Yine pek çok spekülasyona göre aslında Sfenks, şu an göründüğünden çok daha büyük bir şekilde yapılmaya yeltenilmiş ancak bitirilememiştir.




Günümüzde Sfenks’in baş kısmının üstüne dikkatlice bakıldığında ise, 19. yy da çekilen resme kıyasla başının üstündeki deliğin kapandığı açıkça görülmektedir.



Sfenks’in ölçülerine baktığımız zaman da şunu söyleyebiliriz ki şu anda dünya üzerinde bulunan en büyük tek taş blok halinde inşa edilmiş bir yapıdır. 73.5 metre uzunluğunda, 6 metre genişliğinde ve 20 metre yüksekliğindedir. 

Tabi bu devasa ölçülerinden ötürü bazı araştırmacılar bu yapıyı efsanelerde geçen ve yok olmuş antik kadim medeniyetlere, bazıları da dünya dışı canlılara bağlamışlardır. Ancak bunların yanında Mark Lehner ve Graham Hancock gibi araştırmacılar ise Büyük Sfenks, Giza Piramitleri ve Nil Nehri ile Aslan(Leo), Orion takım yıldızları ve Samanyolu(Milky way) galaksimiz arasında göksel bir hizalanma, bir uyum durumunun olma tezini ileri sürmüşlerdir.




Her ne kadar bu konular da Sfenks’in gizemleri arasına girse de aslına bakılırsa şu an günümüzdeki en büyük sır Sfenks’in içinde ve hatta altında yatmaktadır. 

Pek çok araştırmacı uzun süreler boyunca gerek Sfenks’in içinde gerekse de altında konumlanmış olan odalar olduğunu ileri sürmüşlerdir ve bazıları bu odalarda çok eski Mısır tarihine ait kayıtların saklandığını ve aslında bunların da bizim geçmiş medeniyetimizi anlamaya yarayacak , insan oğlunun gerçek yaşanmış tarihine dair papirüs rulolarla saklanmış bilgiler barındırdığını düşünmüşlerdir. Belki de bu bilgiler içinde efsanelerde de geçen batık kıta Atlantis’e dair kadim bilgiler de bulunmaktadır. Mitolojik olarak, Mısır’da bir yerde gömülü halde olan bir kütüphaneden bahsedilir ve pek çok kişi de aslında günümüzde de bu kütüphanenin Sfenks’in altında olabileceğini düşünmektedir.

Bazı kesim de böyle bir kayıp kadim bilginin, kütüphanenin Sfenks’in altında olabileceğini ancak bu kayıtların Antik Mısır’dan çok çok daha önce yaşamış ve belki de soyu Atlantis’e dayanan bir kadim toplum tarafından saklanmış olabileceğini ileri sürmektedir.

İlginçtir ki, oldukça eski olan , son derece nadir ve bu anlaşılmaz yapının içine girişlerin olduğunu gösteren resimler de vardır ve bu girişlerin devamında başlayan geçiş yollarının Sfenks’in altında bulunan çok geniş odalara ulaştığına inanılmaktadır.

Graham Hancock ve Robert Bauval’ın beraber kaleme aldığı “Message of the Sphinx” (Sfenks’in Mesajı) adlı kitapta her iki araştırmacı da Mısır Hükümeti ile Amerikalı Arkeologların ortak çalışarak Sfenks’in etrafında ve altında herhangi bir araştırma yapılmasına mani olduklarını ve olası bir şekilde bu girişlerin başkalarınca keşfini bloke etmek için karşı önlem aldıklarını yazmışlardır

Sfenks’in altına giden bu geçiş yollarına liderlik eden girişleri gösteren birkaç resimden biri aşağıda mevcuttur.



Aşağıda yer alan tabloda da, araştırmalar sonucu ortaya çıkan ve Sfenks’in içinde ve altında olduğu düşünülen geçitler ve odalara dair şema göze çarpmaktadır.




Sfenks’in elimize geçen nadir ve eski resimleri şunu da gösteriyor ki, aslında keşfedilen sayısız anormal durum daha sonraları yapılan restorasyonlar sırasında kapatılıp gizlenmiştir. 

Bunların dışında ise Mısır’da yapılan fakat halka açıklanmayan pek çok araştırma olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Mısır Hükümeti tarafından da yürütülen bazı kazı çalışmaları “ulusal güvenlik“ bahanesiyle gizli tutulmuştur. Bu örneklerden en iyilerinden biri de 2008 yılında Mısırlı ve Belçikalı araştırmacıların beraber yürüttüğü ve yerin altında keşfettikleri anlaşılmaz labirentlerdir. Yer altında bulunan tapınağın 3000 den fazla odasının bulunduğu ve içinin harikulade hiyerogliflerle ve resimlerle dolu olduğu iddia edilmektedir. Bu yer altı kompleksi Kahire’den 100 km dışarıda Hawara şehrinde bulunmaktadır ve Amenemhat III için yapılan piramide pek de uzak değildir.

Tekrar ana konumuz olan Büyük Sfenks’e dönecek olursak , gizemli yer altı kanalları ve odalarının dışında bir diğer gizemli yanı da bu dev yapının ne zaman yapılmış olduğudur. Bu konuyla ilgili günümüzde en kayda değer bilimsel araştırma Boston Üniversitesi’nden Jeolog ve Jeofizikçi Prof. Dr. Robert M. Schoch tarafından yapılmıştır. Klasik görüşteki Mısır Bilimcilerine göre Sfenks’in yapımı tek parça kireç taşından M.Ö. 2500 yılında Eski Krallık Firavunları’dan Khafre’nin emri ile yaptırılmıştır.




Robert Schoch Mısır’a olan ilk ziyaretini 1990 yılında Jeolojik açıdan Büyük Sfenks’i incelemek amacıyla yapmıştır. Kendisi de ziyaret anına kadar Mısır Bilimcilerin Sfenks’in yaşını tayin etmesi ile ilgili bilgilerin doğru olduğunu düşünüyordu ancak jeolojik kanıtları incelemeye başlayınca bu fikri tamamen değişti.

Schoch, Sfenks’in gövdesi ve Sfenks çeperinde(çukur yada tek bloktan oyulmuş Sfenks gövdesinden geriye kalan diğer parçalar, oyuklar) ancak ve ancak çok fazla yağmur suyu düşmesi yada su akışı ile oluşabilecek yüksek seviyede erozyonal etkiler saptadı.

İlginç olan şu ki Sfenks, Sahara çölünün kenarında konuşlanmıştır ve bu bölge son 5000 yıldır çok kuraktır. Bunun da ötesinde güvenli bir şekilde tarihlendirilebilen ve Eski Krallık döneminden kalma çeşitli yapılarda oluşan erozyonun sadece rüzgar ve kum etkisi ile oluştuğu saptanmıştır. Özetlenecek olursa; Robert Schoch şöyle bir sonuca varmıştır: Sfenks’in en eski bölümleri aslında çekirdek gövde olarak isimlendirilebilir ve bu durumda Sfenks’i çok daha erken bir periyoda tarihlemek gerekir. (en azından M.Ö. 5000 ve Schoch’un araştırmaları bunu son buzul çağının bitimi olarak gösterir.) ve bu tarihlenen zamandaki iklim şu andakine göre çok daha farklıydı ve çok daha fazla yağmur içeriyordu.





Pek çok insan Büyük Sfenks’in o kadar eski olamayacağını savunmuştur çünkü Sfenks’in başı Krallık Dönemini andırmakta ve bu dönemin M.Ö. 3000 den önce başlamadığı düşünülmektedir. Ama aslında Sfenks’e dikkatlice bakıldığında başının gövdesine kıyasla çok daha küçük olduğu görülecektir. Robert Schoch için şu çok nettir ki; şu an bulunan Sfenks başı aslında orijinal baş değildir. Orijinal baş muhtemelen şiddetli bir biçimde yıpranmış ve erozyona maruz kalmıştır. Krallık zamanında başı tekrar oyularak şekillendirilmiş ve bu da ölçülerinin küçülmesine neden olmuştur. Aslında Sfenks şu an gördüğümüz gibi yarı hayvan yarı insan silüetinden ziyade belki de sadece “erkek bir aslan” şeklinde yapılmıştı.




Sfenks’in daha yaşlı olduğunu ispatlamak için Robert Schoch tarafından sismik çalışmalar sayesinde yapının etrafında alt kısmın yüzey derinliği bölgesindeki aşınma miktarı ölçüldü. Schoch’un anlatımına göre aslında bu testler çelik bir plakaya bir balyozla vurulup çıkan ses dalgalarının Sfenks’i oluşturan taş blok üzerine nüfuz edip ardından plakaya geri yansıması mantığıyla yapıldı. Bu test aslında Sfenks’i oluşturan ana malzemenin alt yüzey bölgelerindeki kaliteyi de vermiş oldu. Bu analizler sonucunda alt yüzey derinliğindeki alışılmışın dışındaki aşınma, Sfenks’in aslında M.Ö. 5000’den bile önce yapılmış olabileceği ihtimalini gözler önüne koymuş oldu.

Bu sismik çalışmalar sırasında Sfenks’in ön sol pençe bölgesinin altında yer alan oyuk ve odaların varlığı da açıkça görülmüş oldu. Tabi Robert Schoch’a göre bu çalışmanın en değerli kısmı ise bazı araştırmacıların ileri sürdüğü Antik Dönemden kalma papirüs rulolar belki de bu odada saklı olma ihtimaliydi. Buna ek olarak Sfenks’in altında ve etrafında daha küçük oyuklar da bulundu ve belki de bunlar gövdeye kadar uzanan bir tünelin göstergesiydi.

Schoch 1990’ların başlarında Sfenks’in aslında sanılandan çok daha eski olabileceğini ileri sürdüğünde Mısır Bilimcilerden gelen ilk soru; “ Sfenks madem bu kadar eskiyse peki bu çok daha erken dönem medeniyetinin kanıtları nerede? şeklinde olmuştu. Klasik Mısır Bilimciler şunda çok emindiler ki, gelişmiş kültür medeniyetinin izleri ancak ve ancak M.Ö. 3000 yada 4000 lerde görülmüştür. Daha erken dönemde olamaz. Ancak günümüzde şu çok net görülüyor ki Türkiye’de bulunan Göbeklitepe’nin keşfiyle aslında medeniyetin çok daha eski dönemlerde başladığı ispatlanmış oldu.

Aslında en büyük gizem şudur: M.Ö. 10,000 lerde parıldamaya başlayan bu medeniyet nasıl oldu da birden ortadan kayboldu ve sonra tekrar M.Ö. 4000-3000 lerde ortaya çıkıverdi? 

Büyük Sfenks Bir Hendekle mi Kuşatılmıştı?

Prof. Robert Temple’a göre hendek teorisi aslında Sfenks’in uğradığı su aşınmasını ve bunun çok erken bir dönemde günümüze kıyasla çok daha fazla yağmurun olduğu dönemleri bir nebze de olsa açıklamaktadır. Bu teorisinin dışında Robert Temple’in ilk inşa edilen Sfenks’in başının aslında Anubis yani “Çakal Yüzlü” olduğu konusunda da teorisi vardır ancak bunun inandırıcılık kısmı çok çok zayıftır.



Robert Schoch’a göre net olan şey; Sfenks üzerinde tekrar çalışılmış ve baş kısmı tekrar formlandırılmıştır.

Şimdi de Robert Schoch’un 2009 yılında Mısır’da iken yaptığı araştırmalarda aldığı önemli notları ve Robert Temple’a karşı geliştirdiği güçlü anti tezleri inceleyelim:

1)Sfenks Tapınağı(Sfenks şekillendirilirken kullanılan bloktan atılan malzeme ile yapıldı) ve güneydeki Vadi Tapınağı çekirdek bloklarında ağır miktarda yağış kaynaklı aşınma göstermektedir. Kireç taşından yapılmış bu tapınakların dış yüzeyleri Eski Krallık zamanında Aswan Taş Ocağından getirilen granitlerle yenilenmiştir. Aslında bu hendek teorisi de Eski Krallık döneminde granit kaplı bölgelerde çok eski dönemde yaşanmış bu aşınmanın nedenini de tam olarak açıklayamamaktadır.

2)Sfenks’in batı ucundaki dış katmanındaki yüzey erozyonu çok yüksek seviyededir ve doğu ucuna doğru dramatik olarak dış katmanda incelme görülmektedir. Bu durum antik dönem yağmurları ve alanın paleohidrolojik(suya karşı bölgenin gösterdiği tepki) özellikleri yüzündendir. Bu erozyon, su toplanmasına maruz kalmış ve hendekle kuşatılmış bir alanın göstereceği bir durum değildir.

3)Orta bölüm katmanlarının en yüksek seviyeleri Sfenks dış çevresinin batı ucunda görülür ve buralar yağmur etkisi nedeniyle beklendiği üzere son derece şiddetli bir erozyona maruz kalmıştır. Eğer hendek teorisi doğru olsaydı o halde Sfenksin doğu ucundaki daha düşük katman en ağır şekilde erozyona maruz kalmış bölge olmalıydı. ( Nil Nehrinden kanallar vasıtasıyla gelen suyun etkisi sonucu) ama bunun tam tersi bir durum görülmektedir.

4)Sfenks’in tabanında aşağıda aşınma derinliğini ölçen sismik veri analizi Sfenks’in çekirdek gövdesine dair minimum 7000 yıllık bir yaş göstermektedir. 

5)Sfenks çeperinin duvarlarında gözlenen dikey çatlaklar yağışların ve su akışının ortaya çıkardığı form değişikliğinin teşhise açık işaretlerini göstermektedir. Bunlar, Robert Temple’in ileri sürdüğü gibi yapay şekilde oluşturulmuş yüzey kazıma karakteri gösteren formlar değildir.

6)Sfenks’in bir havuz içinde olduğu argümanını varsaydık diyelim, ya Sfenks etrafını saran su seviyesi tamamıyla aynıydı yada hendek duvarları ve havuzun tabanı tamamen su sızdırmaz şekilde kapalıydı. Bu durumda Sfenks’in tüm çeperinde eşit seviyede su erozyonu görülmesi gerekirdi ama çıplak gözle yerinde yapılan araştırmalarda aslında Sfenks’in batı ucundaki erozyon yüksekliğinin doğu ucuna göre daha yüksek olduğu görüldü. Bu durum da aslında aşınmanın yapay yollarla yaratılmış bir hendekte oluşan su birikintisi etkisiyle değil de doğal yollarla suyun kendi kendine yaratmış bir etki olduğu açıkça görülmektedir.

Kısaca Prof. Dr. Robert Schoch’a göre hendek teorisi o bölgede suyu tutamaz ve asla bir havuz oluşturamaz.

Öyle görünüyor ki; yakın gelecekte, günden güne gelişim gösteren bilimsel araçların da yardımıyla çok daha yeni tarihi keşifler ortaya çıkarılacak ve bunların akabinde de geçmişi doğru yansıttığını sandığımız tüm antik dönem tarih kitapları da yeniden yazılmak zorunda kalınacak. 


















































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder